türk edebiyatının tartışmasız en büyük isimlerinden biridir. anlatımı o kadar güzel, dili o kadar sadedir ki herkes anlayabilir. yaptığı doğa tasvirlerine başka hiçbir yazarın eserlerinde rastlayamazsınız.
şu sıra solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakımdadır.
büyük ustadır. okumayanlar onu bik bik eleştirir. göt kılları bilmez. bu ülkeyi yazmıştır. yoğun bakıma kaldırılmış. çok üzüldüm. acil şifalar dilerim.
öldüğü zaman popüler kültürün üzerine çullanmasından çekinirim. ama kitapları hep çok satmıştır. en azından 25 yaşına kadar 1 kitabını daha okumayan varsa utansın.
her şeyi(ni) bir yana bırakır da, akl-ı selîm ve günümüz şartları ile düşünecek olursak; çukurova'dan bu kadar para kazanan (romanlarının telîf ve film hakları) biri daha yoktur bu memlekette.
ha(ni)miş: anlatım bozukluğu için uyaran "and avalli"ya teşekkürler.
bir kitabının ön sözünde 100 çift ayakkabısının olduğunu belirten yazar abimizdir. bunu da belirtmesinin nedeni ise uzun yıllar delik ayakkabı ile çukurova'da bir yerde katiplik yaparken ayakkabının deliğinden yağmur çamur girmiş çok muzdarip olmuş ulen demiş ilerde zengin olursam çok ayakkabı alacağım.
--spoiler--
''az gelişmiş bir ülkede yazar olmak ne işe yarar? bu soruyu yıllar boyu kendime sordum.sanat yapmanın bir lüks olduğuna, kendimin lüzumsuz olduğuna inandım uzun süre. sonra sartre da söyledi ki, az gelişmiş bir ülkede roman yazmaktansa öğretmenlik yapmak daha yeğdir. ben bu düşünceye öylesine bir sarıldım ki... bunca yıl kalem salladığıma utandım. sartre haklıydı. bu kadar acı çeken, aç, yoksul insanlara sanat neylerdi ki... ne faydası olurdu ki... hele benim gibi eylemden gelmiş bir adam kendini, vaktini nasıl böyle işe yaramaz bir şeye verirdi? gerçekten uzun bir süre bocaladım. fakat eylemler, oluşmalar beni kendime getirdi. az gelişmiş bir ülkede de sanatın gerekliliğini anladım ve rahatladım. roman, fransa'ya ne kadar gerekse bize de öylesine gerek.''
--spoiler--
''var eden ve yaratan ki topraktır, güneştir, sudur, havadır.
yezidiler günde 3 kere, bir sabah gün doğarken, bir kez de öğleyin, güneş tepedeyken, bir de gün batarken yönlerini güneşe dönerler, dualarını okurlar. yüzyıllardır bu insanlar öldürüldüler, o kadar sürgün edildiler, o kadar işkence gördüler, o kadar aşağılandılar, gene de yılmadılar, tükenmediler.
şu insanoğlunda öylesine bir güç var ki tükenmiyor, çürümüyor, ölmüyor, toprak gibi, ışık gibi, su gibi...
ben yezidi değilim ama onların direnme güçlerini, insanlıklarını, dostluklarını seviyorum, onların dirençlerine saygı duyuyorum.
onlar adam öldürmezler. adam öldürenler yezidilik'ten çıkarılırlar. onlar savaşı bir toplu kırım sayarlar. savaşa katılmamak için direnirler.
yüzyıllardır kan revan içindedirler, durmadan durmadan kanları seller gibi akmıştır. ottan başka yiyecek bulamamışlar ama yürekleri kararmamış, sevinçlerini yitirmemişler, hangi koşul içinde olurlarsa olsunlar, yüce dağların kovuklarında kartallar gibi yaşamışlardır.''