"hacı o kadar yaşanmışlık vardı." üniversitesiye yeni kapak atmış erkek.
"yaaa yaşanmışlıklar da vardıaa bi kere taaağam mıaa?!" yirmili yaşlarında kadın.
"yaşanmışlıkları unutamıyorum hafız!" üniversiteyi yeni bitirmiş erkek.
"yaşanmışlıklarla dolu her yanım." yolu yarılamış kadın.
"yaşanmışlıklarınızı zikeyim!" ben.
hayır, on dört yaşındaki kız bile, iki defa okulun kantininde buluştuğu erkek arkadaşından ayrıldıktan sonra ağzından "yaşanmışlık" sözcüğünü düşürmüyorsa, ben böyle samimiyetsizliğin ayak tarağına sıçarım arkadaş.
daha 2 gün önce başıma geldi bu olay kızla tanışılmış sinemaya gidilmiş el ele tutuşulmuş ve küçük birkaç öpücükten öteye gidilmemiş. baktım ki karakterler ayrı birlikte bir ilişki yürütmenin imkanı olmadığını anladım ve kıza kırmadan çok medeni bir şekilde ''seninle bir ilişkiyi yürütebileceğimize inanmıyorum belki çok iyi iki arkadaş olabiliriz ama bizim sevgili olmamız çok zor'' dedim.
bunu duyan kızımız sanki anasını sikmişim gibi bir tavırla:
bunu bana nasıl söylersin? bunca yaşanmışlıktan sonra ben seninle arkadaş falan olamam siz hepiniz şerefsizsiniz öküzsünüz bıdı bıdı bıdı.... diye çemkirdi bana...