her insanın kendi filminde baş rolünü oynadığı, kimisi uzun kimisi kısa senaryolardaki hikayelerden ibaret birikim. kameralar kişinin gözlerinden ibaret... maalesef çekimler tek kamerayla yapıldığından çok fazla açıdan bu yaşanmışlıklara bakmak mümkün olmuyor. öyle ki bazen insan kendi kamerasına, kendi görüş açısına takılıp kalabiliyor. halbuki ne kadar isterdim muhatabımın kamerasından kendi senaryomun oynanışını görebilsem. veya motor dediğimde film başlasa, stop dediğimde tüm oyuncular ve senaryo dursa. hele geriye sarmayı ne kadar isterdim...
roman tadında yaşanmışlıklar da vardır kısa hikaye yavanlığında da. bazen olur sayfalarca tek mekanı, tek bir anı betimler durur yazar. zaman geçmek bilmez. kişi romanı okumaya devam ederken dayanamaz, sayfaları geri çeviriverir. o yaşanmışlığı, uğruna tüm bir yaşam feda edilebilecek o anı tekrar tekrar okuyuverir. romanın o kısmına vurulur, bir daha da o ansız yapamaz. yaşanmıştır bir kere o. yaşanmıştır ama yaşandığı anda bırakılamamıştır. hafıza denen kitabın sayfaları sık sık çevrilip o an yeniden okunur. yavaş yavaş, ince ince detaylara inilir... aradan zaman geçer ve yine dönüp bakılır. ta ki yazar son noktayı koyana dek...
ilk başta değiştiremezsin bunu. değismez yani egrisiyle dogrusuyla yasadigin neyse o dur.bide hiç yaşanmamış gibi de yapamazsın. unutursun önemsemezsin vs vs o başka. ama yasanmis iste yok olmadi demek ayip olur yalan olur. hem yasanilan an okyanusa düşen yagmur damlasina benziyor bence. bazen kaybolur gider ama varligini yeryuzunden silemezsin. olmaz yani.
tabi değişmeyi, olgunlaşmayı başarmış, ya da en azından hedeflemiş bir insanın karşısına yıllar öncesindeki hatalarını, yanlışlarını çıkarmak, onun olumlu yönde değişim için daha az çaba sarf etmesine yol açar.