Sen kendi duvarlarının gerisine çekiliyorsun. O, kendi duvarlarının gerisine çekiliyor. Bir başka kentte. Bir başka ülkede. Herkes bir başka kentte. Herkes bir başka dili konuşuyor. Ya da anlamaya çalışıyor. Aynı dili konuşan iki kişi yok
yalnızlığımızdan birkaç parça götüren başka yazarlarla tanışmama vesile olan kitap.
-kitaptan alıntılar -
''insanın yalnızca cesedi yalnız kalabilir. Canlı (cesedi) asla.''
''Bütün günlerini içerek geçiren, gene de çalışabilen insanları hep kıskanırım. Belli bir sarhoşluk içinde yeryüzüne dayanmak daha kolay.''
''Bir yüksekliğin, bir başına olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. inemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.''
''Her gidiş, her yolculuk, kendi 'benimin' bilinmeyenine doğru, bilmek için bir iniştir.''
''Çevresini şiire dönüştürmek için dünyaya gelmiş bir adam, tabii silahla başkalarını öldüremez.''
alıntılar yapılmış olsa da bu kitabı anlatırken alıntı yapmak olmaz. kitaptaki her cümle okunması gereken düşünülmesi gereken ve anlaşılması hissedilmesi gereken cümleler.
intihar düşüncesini, acıyı hepsini derinlemesine anlatıyor, anlatmadan da fazlası aslında hissettiriyor. gezdiği her yerdeki hissi okurken okuyana hissettiriyor.
intiharı güzelleştiriyor sanki anlattıklarıyla düşündükleriyle ve öyle bir ruh hali öyle bir psikoloji ki bu anları yaşayan ve yazan insan ruhunu hissedebilenleri kendiyle beraber sürüklüyor.
okumama rağmen daha sonra okuyacağım bir kitap bir kere okunmakla cümleleri tam olarak hissedemessiniz ve iki kitabına okumama rağmen bu kitap psikolojimde ruhumda derin anlamlar izler ve acılar bıraktı.
kitapta tezer özlü nereyi gezdiyse orayı gezmiş orada onunla bulunmuş gibi hissedersiniz. ruhun derinliklerine kadar hissettiriyor hissettiklerini. ve tezer özlü gibi bir ruhu olan insanları hissedebilirsiniz. kitabı okurken hissedilecek hisler derin bir ruh gerektiriyor ve iyi bir psikoloji.
intihara meyilliyseniz bence bu kitabı okumayın. Ölüme bu kadar teşvik edici bir eser, o nihai kararı almanıza sebep olabilir. Bunun dışında anlatımı ve melodisi hoştu.
Görmeden ölmek istemediğim yerde, olimpos da bitirdiğim kitaptır. ismi, Tezer'in de ölümüne yakın ve son yazdığı kitap oluşu beni ürkütmüştü.
(ki tek kişilik kabilemin inancına göre, onun tüm kitaplarını okuduğumda öleceğim)
O kadar çok alıntılamak istediğim bölümü oldu ki -özellikle Pavese'nin evini ziyareti için yazdıklarından- ama ben bu kısmı alacağım...
Belki, karar verip okursun.
--spoiler--
Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. iyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. içgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. iş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı dendim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.
--spoiler--
insan sevgisi zaman zaman yalnızlığımızın boyutlarını aştı, zaman zaman da insanlar yalnızlığımızı birbaşınalığımızdan daha derin, daha dayanılmaz boyutlara iteledi. O zaman kentin denizlerini izledik. Dalgaların köpüklerinin sonsuzluğu anımsattığı bir zaman ışığında. Kuzey rüzgarının mavi-yeşile bürüdüğü suların yüzeyinde. O kentte kimse mutlu olmadı, ama kimse de mutsuz değildi. Çünkü kimse inanmaz mutluluğa.
tezer özlü' nün hayatının anlamını aradığı yolculuğu anlattığı kitabıdır, incedir fakat ağırdır, öyle bir çırpıda okunamaz, düşünmek gerekir üzerinde. tezer özlü hayatının anlamını bulabilmiş midir bilemeyiz fakat kitap bizlere de hayatı sorgulattırmaktadır.
bazı kitapları yemek istersiniz ya, işte bu kitap o kitaplardan. o kadar çok seversiniz ki kitabı, cümleleri ve kelimeleri işte o anda tamamen kitabın içinde yaşamak, sayfaları kendinize yorgan yapmak istersiniz. yaşamın ucuna yolculuk, tezer özlü'nün en güzel yolculuğudur.
Her şey geçiyor hiçbir şey geçmese de. Çevreme bakıyorum. Ne var. Bildik siyah geceler. Bildik gri sabahlar. Bildik güneşin belirli ışığı. Zaman zaman en büyük güzelliklerine bürünse de, ışıklar gerçekten bizi şaşkına çevirse de, o ışıkların sonbahar ışıklarının tüm sonbahar yapraklarına verdiği renklerin tüm çeşitliliklerinde bir başına ışığı ilk kez görürcesine yürüsen de, içinde bağıran gene Dr. Driver.
Hepiniz ne denli can sıkıcısınız!
Hepiniz ne denli can sıkıcısınız!
Hepiniz ne denli can sıkıcısınız!
bu gün okurken, beni rahatsız eden sineği saydam bi bardakla alıkoyduğum kitap. beraber okuyoruz sinekle. yalnızlık çekmiyor bu sayede.
bi de dün yatağımda dönüp dururken geceyi tüketmiş akabinde bilmemkaçıncı geleneksel sıçtın mavisi ile başlayan günün koşuşturmacasında iyice hırpalanıp, o uykusuzluk ve yorgunlukla eve kendimi atmışken uyumak yerine bu kitabı okumayı seçtim. beni boğuyor. her cümlesinde biraz daha anlamsızlaşıyorum kitapla beraber. fazlalıkları atıp kalan "hiç"i sunuyor, hiç oluyorsunuz ve böyle hissetmenin verebileceği olası keyif ve tatminlere de yer yok, bütünüyle gerçekçi(tabuların içini boşaltırken bile).
Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün. Her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. Sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. O caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. Ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. Bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgârları, içinde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgâra, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor.