biraz önce poliklinik kapısından giren elleri ve ayakları olmayan özürlü arkadaşın tekerlekli sandalyesinden düşerek burnunun kanaması. Yaşamın ne zor olduğunu hissettiğim an. Özellikle de onlar için. Ve de kendime sinir olduğum an. Çünkü gözümdeki arpacığı abartıp bandaj takmıştım tüm gün boyunca. An itibarıyla çıkartıp attım.
akşam yürüyüşü yaptığım esnada,çevre yolundan karşıya geçerken kocaman tırların büyük bir hızla geçtikten sonra arkalarında bıraktığı rüzgarı hissettiğim an..
elbette nefes aldığımız ve düşündüğümüz her an yaşıyoruz ve bunun farkındayız, ama bazı anlar vardır ki "işte bu" der insan. hayat buymuş, yaşamak böyle bir şeymiş diye düşünür. sanki o an tüm varlığı ve her şeyin var oluş nedenini damarlarında hisseder, bilir. bazen sevilen bir insan için çok içten edilen bir duadan sonra, bazen buz gibi soğuk suyla alınmış duşun ardından içilen sıcacık kahveden sonra, bazen pencereden aniden yüzü yalayıp geçen rüzgârdan sonra hissedilir yaşamak. birden bire nirvanaya erişir insan, kendini bulur.