Yaşamın gayesi bana göre en çok da zamana ve mekana göre şekillenmiştir. Antik Yunan'daki stoacılar, ortaçağ kilisesi, sartre, kıl-yün vs... her biri dönem, savaş ve hatta mekana göre farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Sartre demişken... insan varlığının özünü yaşadıkça keşfeder falan der, insana doğuştan bir gaye biçmez, hele dinin diktiği donlara hiç sokmaz insanı.
Ne uzattı arkadaş. Neyse dinler ve modernist felsefeler insanlara kendilerine göre kesin gayeler yükler. "Insan Tanrı'ya tapmak için, Tanrı'nın yeryüzündeki halifeliğini gerçekleştirmek için, yeryüzü sınavı için, uzaya çıkmak için, kendini aşmak için yaşar" der farklı paradigmalar.
Bana göre ise insana böyle yüce ve tek bir amaç yüklemek kendini beğenmişliğin ve ukalalığın zirvelerindendir. Insan amacını yaşadıkça keşfeder, amaç zamana göre değişir ve mutlak iyi-doğru olanın kendi amacı olduğunu dayatmak çok büyük bir ahmaklıktır.