başkasıyla birlikte tecrübe etmedikçe sana ait değildir yaşamak. yalnızlığın sebebi budur; o hayat hiçbir zaman sana ait olmaz ve sadece başkası için yaşadığında anlam kazanır.
organlarımızın müthiş bir dayanışma içerisinde çalışmaları sonucunda, vücut ve ruhun birbirine sıkıca kenetlenmesiyle, evrende geçirdiğimiz zaman dilimidir.
Bazen bir şiirin bir dizesinde, bir güzelin sıcak gülüşünde, hafta sonu arkadaşlarla gidilen kahvede, bir pazar sabahında eskilerden eskileri dinlerken muhabbette, yorgun bir günün ardından sızıp kalınan üçlüde, dakikalarca beklendikten sonra içilen tavşan kanı bir çayda bazende yürümekte, nereye neden gittiğini bilemeyen adımlarla yürümekte yaşamak.
doğmakla ölmek arası kadar basit. rayında gitmezse ölmek kadar berbat, keyif doluysa yeni doğmuş gibi umutlu. bazense sadece hayatta olmak ama yaşamamaktan ibaret. polyannalık edip yaşamak umut dolu diyemeyecek kadar ağır...
Yaşamak... Tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak... Herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak... *
yaşamak... doğanın bütün renklerini, bütün zenginliğini içinde barındırmak. özgür olmak, olmak istenilen yerde olmak. kaldı mı ki gerçekten yaşayanlar? biliyorum şimdi ben varım diyorsun ama sadece yaşadığını zannediyorsun. ya sarhoşsun yada aşık...
yaşamayı farkı şeylerden ele alabiliriz, örneğin nefes alarakta yaşanabilir hayat, bitkisel hayatta makineye bağlı olarakta. Yani gülüp oynayıpta geçirilebilir hayat yani yaşam monoton şekilde de. Yaşam seçimlerle dolurdur uzun lafın kısası. Yaşam eşlttir seçim.