hakkını verilerek yapılması gereken eylem. mutlu olmayı, aşık olmayı, bağlanmayı, canının yanmasını göze alacak kadar cesur olunarak. acının da, aşkın da, birlikte olmanın da, ayrılığın da en ucunu; dolu dolu hissederek uçlarda durarak yapılmalı. durarak değil, susup bekleyerek değil, vaz geçerek değil. aksi; zaman tüketmek, nefes tüketmek, durarak intihar etmek.
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani,yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani,bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamı ciddiye alacaksın,
yani, o derece,öyle ki ,
mesela kolların bağlı arkadan,sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
bembeyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela , zeytin dikeceksin,
hem öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için yaşamak,
yani ağır bastığından..
sevmeyen,sevgiden anlamayan, sevilmeyen insan kendini yaşamış saymasın. yaşamak, sevmektir. yaşamak; sevginin dibine kadar girmektir. yaşamak öylesine sarhoş eder ki insanı, bütün aymazlara hoş görüyle bakmaktır.
"...yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir âna bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak..." *
Eğer varsan,nefes alırsın. Nefes alırsan,konuşursun. Konuşursan ,sorarsın. Sorarsan,düşünürsün. Düşünürsen,araştırırsın. Araştırırsan, tecrübe edersin. Tecrübe edersen,öğrenirsin. Öğrenirsen ,büyürsün. Büyürsen, arzularsın. Arzularsan, bulursun. Ve eğer bulursan, şüphe edersin. Şüphe edersen, sorgularsın. Sorgularsan,anlarsın. Eğer anlarsan,bilirsin. Biliyorsan daha çok bilmek istersin. Eğer daha fazla bilmek istersen,yaşıyorsun demektir.
mutsuz insanların 'ölelim de kurtulalım! ' dedikleri mutlu insanların 'ölmek istemiyorum! ' dedikleri ama her ne derlerse desinler nefes aldığımız sürece içinde olduğumuz için tadını çıkarmamız gereken zaman.
ademoğluna hayatta kalma dürtüsü veren sebeptir. insanı tanrıya erişmeye, tanrısallığını keşfetmeye götüren en önemli çıkış noktasıdır. insanda gördüğüm tanrısallığın peşinde öylesine yoruldum ki bu yolculuktan tabanlarım çatlayarak kan fışkırdı. sonunda kendimi çarmıha gerildiğim yerde golgotha' da buldum ve sordum kendime: neyin uğruna tüm bunlar? bir tek yanıt buldum: yaşamaktı. gerçekten tanrıyı yaşamaktı bu yolculuk. sadece tanrı' nın gücünde bir yaşam, binlerce ölüme değer diyebilecekler çıkmalı bu yürüyüşten.
ben bi bu duyguyu anlayamadım... yıllar yılı yaşıyorum, çözemiyorum. yaşamanın ruh halini çözüp ayak uyduramadım. muhakkak anlaşamıyoruz bununla.
en mutlu anımda neden yaşadığımı sorgulattırıyo, o da olmazsa o an ölmeliydim dedirtiyo.. arada bir mutlu eder bu yaşamak denen olgu insanı, bilinir. ama, arada bir mutlu olmak olayını da kovalamaktan bıktırır.
her dakikasında farklı duyguların sirayet ettiği şu içinde olduğumuz zaman ne? yaşam mı? yaşıyor muyuz? bu mudur? sorularını sorduran, ölsem daha mı iyiydi diye düşündüren keşmekeş bi duygu.
belki de tam tanımı vardır, ama lugatım yetmiyodur tanıma gitmeye. ya da 'yaşamak' işini tanımlamayı kendime yakın görmüyorum...