öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır derler ya. işe bu açıdan bakarsan, hayat sana yaşaman için gereken ilk ve en önemli nedeni otomatik olarak veriyor zaten. yaşarken her gün 'bugünkü yaşama nedenim ne olsun' diye düşünmüyoruz. beynin en temel görevlerinden biri, belki de en güçlüsü, ne olursa olsun yaşamak zorunda olduğunu pompalaması. ha, bazen kodlarda oynamalar oluyor ki, o zaman sebep sonuç falan hepsi anlamsız geliyor, terk-i diyar senaryoları yazmaya başlıyorsun.
aman diyim kodlara dikkat edelim, kodlar önemli aga.
dünyaya gelmiş olmak yaşamak için yeterli nedendir. hayat boyu olumsuzluklar insanın peşini bırakmasada, her zaman için varolmak, yok olmaktan üstündür. vazgeçmek yakışıksız bir tercihtir. insan iddialı olmalı, hayatla çatışmalıdır.
yaşamayı sevmek en büyük nedendir. sabah uyanıyor olmak, mis gibi havayı soluyor olmak, güzel birşeyi izlemek , sevdiğine bakmak bile büyük bir nimettir.
insanı ayakta tutandır. yaşama nedeninin olmamasını geçin, bu sebeplerden uzaklaştığınızda bile hayatın ne kadar boş olduğunu görürsünüz. sanki bir yuvarlağın etrafında durmadan dönüyormuşsun gibi gelir yaşam.
maddi imkansızlık başlı başına bir nedendir. çünkü umudun vardır. en basitinden bir giysi görürsün ve onu almak için içinde kıpırtı oluşur, gerekli parayı bir iki ay sonra denkleştirdiğinde gidip o giysiyi alırsın ve mutlu olursun.
ayakta durmayı öğrenmiş olmaktır... bir yaşında değil...
memleketten uzakta, bir gurbet okulu koridorlarında -derd-i maişetin düşürmeye çalıştığı zamanlarda- samimiyetle sevgiyle bağlı olduğun bir dosta istinad ederek...
birlikte beraber ayakta durmak için gösterilen çabadır, sabırdır...
"yaşam"a yaşamak için gönderilmiş olmaktır... yaşam sırlarına vakıf olamasan da...
sırların odasının kapısını aralamaktır; dünden yarına uzanan "bugün" köprüsü kurmaktır...
"bugün" ü idrak etmektir; bugünü yaşamaktır...
"bugün pazarı"ndan alışveriş yapmaktır...
doğduğun günün de "bugün" öleceğin günün de "bugün" olduğunu anlamaktır...
ne dün var zira ne de yarın... varsa yoksa "bugün"...
Yaşamak için nedeni olmalı insanın
Öylesine başı boş,öylesine anlamsız yaşamamalı
Bir saksısı olmalı mesela
içinde gül olmalı
Yüreğini ekmeli tohum halinde
Sulamalı gözyaşı ile, emekle büyütmeli
Hayatın heybesine acının çizgilerini koymalı
Olgunluğun mağrurluğunu,bağışlamanın erdemini
Duyguların yaşanmamışını koymalı
Açmalı her yalnızlık anlarında
Söylenmemiş kelimeleri çıkarmalı
Dokunarak koymalı sevdiğinin yüreğine
Kelimelerin söyleyemediğini bakışları söylemeli
Ayak izleri derin olmalı yerde
Adam gibi yaşamalı
Yürümeli kelimeler önde
Anılarsa peşi sıra gelmeli
Kelimelerin söyleyemediğini anılar söylemeli
Hayatın perdeleri açılmalı
Başlamalı yaşamın sessiz hikâyesi
sinema manyaklığımın bana tek zararı bu olsa gerek onun sayesinde hayata o kadar basit bakmamayı bu hayatta görünenlerden daha önemli şeyler olduğunu açıkca görmemi sağlayarak beni hayatımın anlamını benim düşündüklerim kadar basit olmadığın görmemi sağlamıştır.çok iyi bir okul mu?,çok iyi para kazanmak mı?,çok iyi bir eş mi?,iyi bir yetenek mi? çok iyi bir çevre mi? ,ev mi? araba mı? cart mı? curt mu? diye kendime sorduğum ama ben bu dünyaya bir kere gelmişim ondada yaşamak için bu kadar basit nedenler mi seçeyim kendime diye kendime sorduğum acı bir gerçektir.bu sorunun cevabını bulmaya çalışmak herhalde yaşamak için bir nedenim.