--spoiler--
bir yaz gecesiydi...
her tarafta araba farları,parlak parlak!
senle geçiyorduk bir kebapçının önünden
saat 00:00!
bir tinerci geçiyordu önümüzden,yolumuzu kesercesine
veriyordum parasını gidiyordu,haince bakarak...
hiç böyle olmamıştı sanki buralar
hiç böyle kokmamıştı bu sokaklar...
ne kadar solgundu yüzler,ne kadar çaresiz
bir sonbahar yaprağı gibiydi dökülüyordu
caddeler boyu insanlar akın akın...
sen ise hiç aldırmıyordun,elimi tutuyordun
sarmıştı beni senin sıcaklığın buram buram
ne kadar pürüzsüzdü tenin ne kadar yumuşak
bir yakamoz ışıltısı gibi gözlerin bana bakarken
ne kadar temiz,ne kadar canlıydın sen
bütün bu insanların bezmiş hallerine rağmen
ne kadar dimdik ve ne kadar alımlı duruşun
dokunuşun...
bir meltem rüzgarı gibi ılık ılık,tane tane
hevesliydik ikimiz de,gençtik!
heyecanlıydık,özlem duyuyorduk geleceğimize
güzel yarınlara,yarınlardaki çocuklarımıza
o gece...
bir kalp krizi gibi saplandı yüreğime hançer
ölüm buz gibi kesmişti ortalığı...
bir canlı bomba kendini patlatıyordu ötemizde
ölüm...ölüm...buz gibi! ..
o gece ne olduysa oldu,sen gittin
geri dönüşü olmayan bir gemiyle çektin ve gittin
o gece...ölüm...bezmiş hayatlar...sen yoksun... *
--spoiler--
Başkalarına ölmek için sebep olma fırsatı. iyi bir ölüm sebebi aynı zamanda iyi bir yaşama nedeni olabilir. Veya tersten iyi bir yaşama sebebi iyi bir ölme nedenidir aynı zamanda.
yok. hayat bir mektup. postacı kapıyı çalıyor. açıyorum ve mektubu teslim almış bulunuyorum. her günü böyle bu dünyanın. o mektup bazen boş oluyor. bazen limon suyuyla yazılmış oluyor ve ancak altına ateş tutunca okunuyor. bazen acı, çok nadir tatmin edici, bir duygusal karmaşaya sevk edip kenara çekilen bir kağıt parçası oluyor o mektup. yaşamak sebepler dairesinin çok dışında bir sır belki de. bir milyar sebep söyleyecek olabilsek bile azrail canımızı almaya geldiğinde bunları anlatmak için bir fırsatımız yok. hayatı vermek bizim elimizde değil ama bazen almanın bizim de elimizde olabileceği yanılsamasını yaşıyoruz sadece.
intiharın islamda ne kadar büyük bir günah olduğu gerçeği.
üstad rabbin sana ömür vermiş, kader vermiş ve en nihayetinde ecel vermiş. her canlı vadesi geldiğinde cennet bahçesine yahut cehennem ateşine gidecektir. dünyada yaşamış, yapmış bulunduğun ameller defterinde yazılı bir halde iken ahiret'e göçüp gideceksin.
sen ki kendi eceline kendin son verecek gücü, haddi nerden alıyorsun? sorarlar.
bu cana, bu ellere, bu vücuda, kıdeme sen kendin mi ulaştın ki kendi canına kendin son verebilesin.
hala dinlemediğim müthiş şarkılar ve yazamadığım şiirlerim var. sende ölme, belki beraber bir şeyler yaparız. gezer, tozar, denizi izler, hamakta uyur, şarap içeriz. belki bir kitap cümlesinde günlerce, şiirin en olmadık yerinde gelen noktalamasında, oğuz atayın tutunamayanlarında kendimizi keşfederiz. ne de olsa bir şey yapmadan da öleceksin. neden daha çoğu varken azıyla yetinesin.
yaşamak için bir nedenin yoksa beni neden yarattın tanrım ben boşluğum insan dahi olamam demiş olursun. bunun için herkesin kendince nedenleri vardır. benimkisi eğlence.