depresyon halinin size getirdiği düşünceler yığınıdır. ama sadece bir zaman için gelen, sonra giden bir düşünce , bir his olması kuvvetle muhtemeldir. yoksa her gün bir intihar vakası görebilir, duyabilirdik. gerçi olmuyor değil ama, olmasın tabii hiç.
ben bu hayatın üstesinden gelemiyorum, yapamıyorum, yaşayamıyorum, beceremiyorum açıkçası ve kısacası, neden ulan neden olmuyor işte. neden ben yani. burası, bu yaşam bana göre değil. burada başarılı değilim. nefes alıp vermek, bir işkence hali gibi geliyor artık. bana bir ceza olduğunu düşünüyorum, yaşamanın. gibi gibi düşünceler, şeytanın aklınıza soktuğu düşüncelerdir. eğer fiziksel bir hastalığınız yoksa, sadece depresyonel bir sıkıntınız varsa; nefes alıp vermek, bir işkence hali gibi geliyor demek, saçma sapan sapıkça düşüncelere kendini kaptırmaktan başka bir şey değildir. inancınız ne olduğu hiç önemli değil aslında ve ne olduğunu bilemem ama, hayattan zevk almak için, kendinizi şeytana oyuncak ettirmeyin. yaşayarak cesur olun, yaşayarak korkmayın, direnerek mutlu olun. vazgeçmeyin.
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
Nazım HiKMET.
Edit: serbest nazım bu canına okumuş sözlük şiirin.
hani en dost bildiğin insan arkandan iş çevirmişte haberin olmamıştır ya...
hani svgilini köşe başında tipsizin tekiyle görürsün ya...
hani en sevdiğin ders bile seni arkandan vurmuştur ya...
hani aynaya baktığında kendini öküzün teki gibi görürsün ya...
hani kendinden bile nefret edersin ya...
işte öyle bi şey...
Benden bir ruhsuz yaratmayı
Nasıl başardınız?
Benden bir hissiz yaratmayı
Nasıl başardınız?
Benden bir uyumsuz yaratmayı
Nasıl başardınız?
Benden sizden biri yaratmayı
Nasıl başardınız?
Yaşamak istemem artık aranızda
Yaşamak istemem istemem istemem.
her kötü şey üst üste geldiğinde, iyi bir haber almayalı çok olduğunda, ''bu 'level' çok uzun sürdü abi'' cümlesi sık tekrarlanmaya başlanıldığında istenilebilen bir şeydir, yaşanabilir.
ruhun her katmanında hissedilen yorgunlukla birlikte büyüyen ve büyümeye devam eden sürekli isteksizlik hali, kişinin ruhu sükunete, huzura ihtiyaç duyar. korkmaya gerek yoktur, aksine faydalıdır. bir süre sonra kalabalıktan, gürültüden, güneşten ışıktan kaçmaya başlarsınız.. kişinin kendini bulmasına da yardımcı olur üstelik, internette veya sözlüklerde bol bol zaman geçirip, dış dünyayla bir iletişim kurmazsınız, kurmak da istemezsiniz.
bir psikiyatra gittiğinizde sürekli ağladığınızı söylediğinizde sorduğu ilk sorudur. "yaşamak istemiyorum, dediğiniz anlar oldu mu?" "intihar etmeyi düşündünüz mü?"
çok ciddi bir sorundur bu, çünkü her insan hayata bağlıdır. siz hiç gördünüz mü, 90 yaşındaki bir amcanın, "yeter artık çok yaşadım, artık ölmeliyim" diyerek kendini bir arabanın altına attığını. hangi yaşta olursa olsun sıkı sıkı sarılır insanlar hayat.
eğer biri yaşamak istemiyorsa, sıkıntı vardır.
Hayat yaşamaya değer ama bazı negatif olguları pozitif olgulara baskın getirdiği için insanlar yaşamak istemezler. Aslında iyi anılarınızı düşünürseniz kötü yaşantıları bertaraf edecektir bünye. Bunu beyninize indekslemeniz gerekir. Sonrası iyileşme evresi tabiki.