yaşama uğraşı

entry16 galeri0
    1.
  1. "ama bütün deliler, bütün serseriler, bütün caniler bir zamanlar çocuktular, senin gibi oynamışlardı, gelecekte onları güzel bir şeyin beklediğine inanmışlardı. daha hepimiz üç yaşındayken, yedi yaşındayken, bazımıza daha bir şey gelmemişken her şey sinirlerimizde ve kalplerimizde uyurken."
    1 ...
  2. 2.
  3. "bir kere özgürlüğe kavuştular mı, özgürlüklerini ne yapacaklarını bilemiyorlar."
    0 ...
  4. 3.
  5. dünyada mevcut bulunan herkesin içinde bulunduğu durum.

    kimileri, yıkıp gider, kimileri kapıları yıkıp girer, kimileri ise, sessiz sedasız çırpınır, çığlıkları yüreğinde kalır.
    0 ...
  6. 4.
  7. Orjinal Adı: "Il mestiere di vivere" olan büyük insan ve yazar Cesare Pavese'nin 27 yaşından itibaren tuttuğu günlüklerden derlenen kitabı.
    0 ...
  8. 5.
  9. dünyaya gelen tüm canlılar iç güdüsel olarak ilk basta beslenme hayatta kalma ugrası hissederler. kulucka makinasında dünyaya gelmiş bir civciv de hemen yeme ihtiyacı duyar.insanların annesinin memesini emme içgüdüsü gibi. ama insanlar zamanla ayrısır varolusu geregi, mutlulugu için düsünüp hareket etme kabiliyeti vardır. bu kabiliyet dogustan genlerimizde olmakla birlikte yüzyıllardır kabul görmemektedir. cünkü bireysellegi ön plana cıkarır. bireysellik ise kötülerin en kötüsü kabul edilmiştir.evrim zinciri işledikce bu gen zamanla kaybolmaya yüz tutar ve insanlar birbirlerinden faydalanarak yasamaya baslarlar. sömürü düzeni olusur dogal olarak. zekinin aptala vermesi, zenginin fakire vermesi, güclünün gücsüz için üzülmesi bu nedenledir. bu evrim tamamlandıgında tüm dinlerde bahsedilen kıyamet gerceklesecektir. dinlerin de istedigi budur aslında, aklını kullanmayanların akıllılardan faydalanıp kıyametin bir an önce gelmesi.
    edit: imla
    2 ...
  10. 6.
  11. cesare pavese... son durağına giden tüm dolmuş'ların yer göstericisi...

    bakakalınız:

    ...

    "Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda.
    Yazıyorum: Ey, Sen, acı...

    Peki sonra? Bütün gerekli olan biraz cesaret! Acı ne kadar ortaya çıkar ve kesinleşirse, yaşama içgüdüsü o kadar ağır basıyor ve intihar düşüncesi zayıflıyor.

    Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil. Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. artık yazmayacağım!"

    onsekiz/sıfırsekiz/bindokuzyüzelli

    ...

    yakalım o zaman tüm defterleri! hadi kafka, sen de!
    1 ...
  12. 7.
  13. klavye başında arkadaşının iletisine laf sokma gibi çabaları da içinde barındırır. kendi için başkalarının haklarını baltalar türden yaşama uğraşlarını benimseyenleri getirir aklıma.gereksiz yaşama uğraşları diye kategorize edilebilir benim bu anlatmak istediğim. insan bildiğini gösterme amacı güder gereksiz yaşam uğraşlarında.
    0 ...
  14. 8.
  15. sonu intiharla, başka deyişle olabilecek en iddialı fiyaskoyla noktalanan mesai.
    0 ...
  16. 9.
  17. kimilerine göre sanat olan; kimine göre de fiyaskoyla sonuçlanan uğraş.
    0 ...
  18. 10.
  19. 17 kasım 1937
    "her kadın,sevdiği uzaklardayken dertleşebileceği,birlikte boş saatlerini doldurabileceği bir erkek arkadaş arar büyük bir doymazlıkla ; uzaktaki adam için duyduğu aşkı bu arkadaşın bozmasını istemez; erkek arkadaşı kadının uzaktakine olan sevgisiyle çatışabilecek bir şey istedi mi,kadın incinir;ama bu arkadaşı daha çok acı çekmemek için sözlerini bakışlarını denetlemeye,daha dikkatli davranmaya kalkıştı mı,kadın-her kadın-adamın acı çekişini görebilmek için hemen onun üzerindeki çekiciliğini artırır.ve bunu farkında olmaksızın yapar" cesare pavese .
    0 ...
  20. 11.
  21. intiharıyla hayata tepkisini koyan büyük yazar cesare pavese'nin günlükleridir. intiharından önce yazdığı notunda acının sabahı da kapladığından bahseder. Artık, görmek, işitmek, fark etmek bir lanet gibidir. Pavese'yi çepeçevre sarar. yalnızlık hissi de perçinler bunu. Ve son olarak günlüğüne şu notu düşer:

    " ’48-’49'daki mutluluğumun hesabı görüldü. Bu soylu mutluluğun gerisinde şu vardı: Güçsüzlüğüm ve hiçbirşeye bağlanmayışım. Şimdi, kendime göre, girdabın içine girdim; güçsüzlüğümü seyrediyor, onu iliklerimde hissediyorum, beni ezen siyasal sorumluluğu yüklenemiyorum. Bunun tek çözümü var: intihar. "
    0 ...
  22. 12.
  23. ''Hiç öfkelenmeyen insandan sakın, çünkü insan ancak kendini denetlemediği zaman içtendir.''
    0 ...
  24. 13.
  25. ''bir insan benim durumumda olursa, onun için vicdanıyla hesaplaşmaktan başka yapacak bir şey yoktur. bir insanın başına gelenleri geçmişinin tümünün belirlediği saplantısından vazgeçmem için hiçbir neden göremiyorum. kısacası, hak edilmiş bir sonuçtur bu. böyle bir noktaya varmış olmam için benim tam bir budala olduğum gerektiği açıkça ortada. her şeyden önce, sorumsuzluk. vicdanıma danışarak ne yapmam gerektiğini hiç düşündüm mü?

    her zaman duygulanma, zevkime göre davranmayı seçtim. bunun böyle olduğundan hiç kuşkum yok. kadın düşmanı olduğum dönem bile (1930-1934) aslında böyle bir bencilliğe dayanıyordu. insanlarla gerçek bağlar kurmaktan kaçınıyordum, böyle bir numara yapmak da hoşuma gidiyordu.

    bu tutumun ne kadar kaypak olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. sanatımda bile, zevk düşkünü biri olmaktan hiç kurtulabildim mi acaba? canım çekince kendimi bir tutkuya kaptırarak çalıştığım oldu, ama korkuyordum da; bir şeye bağlanmaktan korkuyordum. hiçbir zaman doğru dürüst çalışmadım, aslında, hiçbir işe de yatkınlığım yok. başka bir eksiğim daha göze çarpıyor. ben hiçbir zaman dünyayı umursamadan hayatın tadını çıkarabilen rahat bir insan olamadım. o yürek yok bende. her zaman ahlak duygusuna sahip bir insan sandım kendimi, çünkü geçirdiğim tatlı anlar tam deyimi bu yüzünden ortaya çıkan sorunların üstüne üstüne gidip onlara bir çözüm bulacağım yerde, birtakım kuruntulara kaptırdım kendimi. bir zamanlar bana bir dahi olduğum inancını veren estetik etkenlerin yarattığı manevi korkudan duyduğum rahatlığa kendimi yeniden sokmak istemiyorum. böyle bir durumdan henüz kurtulmuş değilim.

    manevi bakımdan böyle bir çöküntüye düşünce, maddi çöküntünün de gerektiğini düşünüyorum ister istemez. sözgelimi, ayakkabılarımın altlarının delik olması ne kadar uygun olurdu şimdi!

    ancak böyle açıklayabilirim içimde duyduğum intihar dürtüsünü. ne zaman bir güçlükle ya da acıyla karşılaşsam, hep intiharı düşünmeye yargılı olduğumu biliyorum. beni korkutan da bu: temel ilkem intihar, gerçekleştiremediğim, hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim, ama düşüncesi duyarlığımı okşayan intihar.

    işin korkunç yanı, şu anda yapabileceğim hiçbir şeyin bu durumumu düzeltemeyeceği; çünkü, eskiden kendimi gene böyle bir durumda bulmuş, fakat beni kurtaracak bir çıkar yola rastlayamamıştım. şimdi de bu adımı atacak gücü kendimde bulamayacağım. bu kadarını kesinlikle biliyorum.

    bununla birlikte, birisine tutkun olmak duygusu beni yanıltmıyorsa ki yanılttığını sanmıyorum, bir kurtuluş yolu bulmuş sayılırım. bütün kararsızlığıma rağmen, o kişi sadece bana kendini vermekle beni bir disipline sokmayı ve kendimi esirgememeyi öğretmeyi başarıyordu. bunun da pierino’ya özgü bir erdem olduğu kanısında değilim; çünkü onun kendini verişi bana yeni ödevlerin duyarlığını kazandırıyor, bu ödevlerin gözümde somutlaşmasını sağlıyordu. çünkü, kendi başıma kaldığım zaman, deneylerimden biliyorum ki, başarısızlığa uğrayacağım kesin bir şey. onunla ten ve kader birliği etmekle başarıya ulaşmış olacaktım. bunu da aynı kesinlikle biliyordum. kendi korkaklığım bile böğrüme çarpan bir mahmuz olacaktı.

    bunun yerine, ne yaptı o! belki kendisi bilmiyor ya da bilse bile aldırmıyor. bu da doğal bir şey geleceğini belirleyen geçmişiyle o, o olduğuna göre.

    ama bunu yaptı bir kere. ben bir aşk ilişkisi kurdum ve bu ilişki sonunda yargılandım, bu ilişkiyi sürdürmeye layık olmadığım sonucuna varıldı. bu başarısızlık karşısında, bir âşığın dayanılmaz acıları ya da gene son derece ağır itibar kaybı tam anlamıyla bir hiç kalır.

    bu başarısızlık duygusu, kafama inen ve 1934’te son bulmuş olan balyoz darbeleriyle karışıyor; estetiği, yapmacık tutumları, dehayı, bütün palavraları bir yana bırakırsak, hayatımda hiçbir zaman ancak bir enayinin yapabileceği şeylerden başka bir şey yapabildim mi?

    en beylik, en umutsuz anlamıyla bir enayiyim ben. nasıl yaşayacağını bilemeyen, ahlaki olgunluğa ulaşmamış, kendini bir şey sanan, intihar düşüncesinden bir şeyler uman, ama bunu gerçekleştiremeyen bir adam.''

    cesare pavese
    10 nisan 1936
    2 ...
  26. 11.
  27. ”Bir daha yalnız sana bağlı olmayan şeyleri ciddiye alma.Aşk,dostluk,ün gibi.“
    — Yaşama Uğraşı - Günlükler (1935-1950)
    1 ...
  28. 12.
  29. cesare pavese'nin ilginç bulduğum kitabıdır. Anlamak için bazı cümleleri tekrar okutturuyor. Doğru bilinen yanlışlar gün yüzüne çıkmaya başladığı yaşlardayım galiba sözlük.

    okumak isteyene sevdiğim bazı alıntıları şunlar;

    “Bugün her şeyi gözden çıkarırcasına çılgın bir yenilik düşkünlüğüne karşı son savunma dayanağımı, elimdeki görünüşte tekdüze ve süssüz anlatım gücümün iç yaşantımı açıklamada gene de en iyi araç olduğuna duyduğum sarsılmaz inançta buluyorum.”

    “Yazdığım sözleri düzeltip parlatmaktan başka bir şey yapamaz olmuştum artık.”



    “Belirsiz bir tedirginliğin dışında hiçbir şey vermiyordu bu yer bana.”



    “Şiir, bir budalanın denize bakıp, “Tıpkı yağ gibi!” demesiyle başlar.”



    “Bu fırtınalı denizin ötesinde nasıl bir dünya var bilmiyorum, ama her okyanusun, uzak da olsa, bir başka kıyısı vardır.”



    “Aldırma, hepsi aynı kapıya çıkar. Aramızdaki aşk hikâyesi çarpıcı olaylardan değil, en ince sezgilerle dolu iç yaşantılardan oluşuyor. Şiir de öyle olmalı. Ama dayanılmaz bir acı bu.”



    “Ben hiçbir zaman dünyayı umursamadan hayatın tadını çıkarabilen rahat bir insan olamadım. O yürek yok bende.”

    “Kendi korkaklığım bile böğrüme çarpan bir mahmuz olacaktı.”



    “Yaşamak uzun bir toplama işlemi gibidir, arada bir toplama yanlışı yaparsan, doğru sonucu hiçbir zaman bulamazsın.”

    “Yanlışlar hep başlangıçlarla ilgilidir.”



    “Yalnızlar dünyasının destanı yok.”



    “Bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu bir yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi.”



    “… yaşama sanatı, sevdiklerimize onlarla birlikte olmaktan ne büyük bir zevk duyduğumuzu belli etmemekten başka bir şey değildir; bunu başaramadık mı bırakıp giderler bizi.”



    “Derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlamakla insan çocukluktan kurtulur.”



    “Asıl başarısız insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil –bunu kim başarmıştır ki- bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi küçük şeylerde başarısızlık gösteren insandır. Başarısızlığın en acısı budur.”



    “Herkesin korkusu budur; ahmak olmaktansa kalleş olmayı yeğleriz. Eski hikâye.”



    “Gençliğinde oyunun kurallarını öğrenmeye yanaşmamış, aklı beş karış havada hayalperest bir budala tanıyorum, şimdi hayaller dağılıyor ve oyun un ufak ediyor onu.”



    “Eleştirmen kritik yaş dönümündeki kadını andırır: kinci ve doyumsuzdur.”



    “Basitlikten gelen kendine özgü bir becerikliliği vardır saflığın: ‘O kadar aptalsındır ki kimse karşı gelmez sana.’”

    “Bir kere şunu anla ki, birini sevmek, bunun karşılığında sevilen bilse bile, sevilen kimseyi ilgilendirmeyen kişisel bir sorundur.”

    “Ya kesinkes bir barışçıdır ya da acımasız bir savaşçı; ya ermiştir ya kasap. Nasıl bir çöküş içindeyiz!”



    “Birisine iyilik etmeye çalış. Çok geçmeden onun hoşnutlukla parlayan yüzünden nasıl tiksindiğini göreceksin.”

    “Ama hiç kimse, hatta erkekler bile belli bir güçlülük yayamıyorsan çevrene, yüzüne bakmaz. Kadınlar da ‘Aldırma.’ filan derler, ama bir başkası ile evlenirler. Evlenmekse yeni bir hayat kurmaktır, bu da senin hiçbir zaman yapamayacağın bir şey. Demek ki gereğinden fazla sürmüş çocukluğun.”

    “… o korkunç çöküntü, olgunluğa giden yolda basit bir bunalıma dönüştü.”

    “Geleceğe umutla bakmanın pek sırası değil, çünkü savaş çıkıp hepimizi havaya uçurabilir. Bu da kaderin kozmik bir cilvesi olur doğrusu.”

    “Sen bir fedakârlıkta bulunmayı tasarladığın zaman, bunun öyle yoğun, öyle kendine özgü bir şey olmasını istiyorsun ki, sonunda kimse için bir anlamı olmuyor bu davranışının.”

    “Senin yazgın öyle ki, yıllar geçtikçe artan, direnme gücün değil, kopup uzaklaşma yeteneğin.”

    “insanın parayı önemsememesi için bol parası olması gerekir çünkü.”

    “Artık kaya ol, dalga değil.”

    “Kendi yaşayışına hakim olamadın, bir de başkalarının hayatını yönlendirmek, anlatmak mı istiyorsun?”

    “Bir insan acı çekiyorsa, başkaları bir sarhoşmuş gibi davranırlar ona: ‘Hadi, kalk bakalım; yeter bu kadar; hadi işine; öyle değil şöyle…”

    “Kimse zarar görmüyor senin yıkılıp gitmenden.”

    “Her türlü soylu davranışı bir yana bırakıp saygıdeğer bir yurttaş, göbekli bir burjuva gibi yaşamaya bak.”

    “Hiçbir zaman öfkelenmeyen adamdan kendini koru.”

    “Yapmamız gereken, önemli işleri gerçekleştirmek için önemsiz gerekçeler bulma sanatı.”

    “insanın kendine yapacağı tek iyilik, kendi acıklı güçsüzlüğünü büyük bir hoşgörüye karşılamasıdır.”

    “Talihsizlikler bir budalayı akıllı insan yapmaya yetmez.”



    “Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum.”



    “Yaradılışları gereği eksiksiz olarak acı çekebilenlerin bir üstünlüğü vardır.”



    “Bir yıkımın büyüklüğüne üzülecek yerde, onun bir işe yaramayışına üzül. Biracıya bir hayvan gibi edilgin bir şekilde katlanmak onu azaltmaz. Bunun yerine insan bir yıkıma serinkanlılıkla bakıp onun üzerinde derin derin düşünerek onun boşunalığından bir yarar sağlamalı kendine.”

    “Hiçbir kadın para için evlenmez: Kadınlar bir milyonerle evlenmeden önce ona aşık olacak kadar kurnazdırlar.”

    “Gizlice, en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda.

    Yazıyorum. Ey, sen, acı. Peki sonra?

    Bütün gerekli olan biraz cesaret.

    Acı ne kadar ortaya çıkar ve kesinleşirse, yaşama içgüdüsü o kadar ağır basıyor ve intihar düşüncesi zayıflıyor.

    Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil.

    Tiksiniyorum bütün bunlardan.

    Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım.”



    cesare pavese , yaşama uğraşı
    4 ...
  30. 13.
  31. entry okumadım çünkü yaşamak o kadar çok uğraşılması gereken bir şey değil.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük