Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu
kurtarmaya çalışır.
Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi. (sf:38)
30-Eylül-1937
Evlenmeye değer kadınlar bir erkeğin evlenecek kadar güvenemediği kadınlardır.
Bu da korkunç bir şeydir: yaşama sanatı, sevdiklerimize onlarla birlikte olmaktan ne büyük bir zevk duyduğumuzu göstermekten başka birşey değildir;bunu başaramadık mı, bırakıp giderler bizi. (sf:38)
17-Kasım-1937
Her kadın, sevdiği uzaklardayken dertleşebileceği birlikte boş saatlerini doldurabileceği bir erkek arkadaş arar; bu arkadaşın, uzaktaki adam için duyduğu sevgi üzerinde bir etkisi olmadığını söyler; erkek arkadaşı kadının uzaktakine olan sevgisiyle
çatışabilecek bir şey istedi mi; kadın incinir; ama bu arkadaş daha çok acı çekmemek için sözlerini, bakışlarını denetlemeye, daha dikkatli davranmaya kalkıştı mı, kadın-herhangi bir kadın- adamın acı çekişini görebilmek için hemen onun üzerindeki çekiciliğini arttırır.
...Sevdiğin kadın günlerinin ne kadar boş, dayanılmaz olduğunu sana söyleyebilir;
şaşılacak olan, senin günlerinin nasıl geçtiğine hiç aldırmayışıdır. (sf:39)
21-Ocak-1938
Bir kadın erkeğin isteğini nasıl uyandıracağını bilir, ama bu yeteneğinin farkına varılması onu büyük bir ürküntüye düşürür... (sf:39)
30-Mayıs-1938
...Bir kadının seninle kalmasını, yalnız bunu istiyorsan, onu öyle bir duruma sok ki, başkalarının düşünceleri, kendi çevresinin duyduğu saygı ve kendi öz-çıkarı onun gitmesini engellesin. Sadece ona karşı duyduğu bağlılık ve içtenlikle bir kadını
tutabileceğini sana erkek, budalanın tekidir... (sf:55)
14-Ekim-1940
...Kadınların köklü ve kesin bir kayıtsızlıkları vardır şiire karşı. Bu bakımdan "eylemci" insanlara benzerler-bütün kadınlar "eylemcidir" aslında. Gençken, kurnazca bir nedenle şiire ilgi duyarmış gibi görünürler: şiir, kadınların gerçek saydıkları
her şeyin kökünde yatan bir coşkunluktan, Bakhos ayinlerine özgü bir coşkunluktan doğar. Kadınlar, toy ve özentili oldukları zamanlarda bile, hayatla karşı karşıya geldikleri zaman içlerinde uyanan o gerçek ve etkin duyguyla başka bir duyguyu hiçbir
zaman birbirine karıştırmazlar...
Bir kadın, bir erkeğin kendisini gece-gündüz düşünmesinden hoşlanmaz, çünkü kendisi her an o erkeği düşünmemektedir. (sf:124)
14-Nisan-1941
Hiçbir kadın para için evlenmez; bütün kadınlar bir milyonerle evlenmeden önce, ona aşık olacak kadar kurnazdır. (sf:134)
10-Kasım-1943
Kadınlar için tarih yoktur. Murasaki, Sapho, Madame Lafayette birbirlerinin çağdaşı olabilirlerdi. Oysa moda diye bir şey var kadınlar için. Acaba bildikleri bir hile mi, yoksa akıl almaz bir yetenek mi, onların böyle tıpatıp modanın gereklerine uygun bir
görünüşle karşımıza çıkmalarını sağlayan? (sf:158)
2-Aralık-1945
Sana gelmek için bir başka adamı bırakıp kaçan kadın, bir başkası için de seni bırakıp kaçacaktır. Seni büyülemek için ne yapıyorsa, senin yerine bir başkasını büyülemek için de yapacaktır. (sf:177-178)
4-Mart-1946
Seni yüzüstü bırakan kadınlara karşı sen ne duyuyorsan, sevdiğin kadınlar da sana aynı şeyi duyuyorlar.
Senin düşmanından başkalarının öç almaları kadar tatlı bir öç alma duygusu yoktur. Üstelik, bunun sana iyi yürekli insan rolünü vermesi gibi bir yararı da vardır. (sf:183)
her ne kadar adı günlük/günce olsa da aslında son birkaç gün hariç özel hayatına, korkularına, umutsuzluğuna değinmemeiştir. günlük tamamen sanat üzerine eleştirel yazılarla doludur. bu yönüyle eline alacak 21 yaşındaki karamsar genci şaşırtabilir..
Yetişkin bir insanın iradesi çocukken sorumsuzca verdiği yüz bin rastgele kararla koşullandığına göre, iradenin isteğe göre belirebileceğinden söz etmenin gülünçlüğü konusunda bu sabah nasıl kuşkusuzsam, her zaman öyle kuşkusuz olmak isterdim. insanın kişiliği, kendisi farkında olmadan, yavaş yavaş belirleniyor (16,18,20,22 yaşında vb.) ve kuşkusuz, insan kendi kişiliğine göre şu ya da bu şekilde hareket ediyor. Öyleyse, seçme özgürlüğü nerede?
20 şubat 1938
Çok sevdiğiniz bir kadını yitirmek zorunda olsaydınız, gidip başka bir yerde yaşayacağı yerde ölmesini yeğ tutmaz mıydınız? Bütün hayatımız olan bu insanın bizim için böyle olmaktan çıkıp başkaları ya da kendisi için böyle olmasına dayanabilir miyiz? Aradaki uzaklığın her türlü dönüş ve yeniden başlama olanağını ortadan kaldırdığını düşünsek bile.