yaşam kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir. neler söylediğin ve ne demek istediğindir, söylediklerinin arkasında durmandır...
Gözler hızla hareket eder
Gerilmiştir bedenin kasılır baştan aşağı
Sakinliğinle telaşın arasındaki mesafe
En kısa zamanda geçilir kargaşan büyüdükçe
Kim bilir kaç tane daha var senin gibi?
Her nefes ayrı bir şaşkınlık yaratır yine de..
işte böyle bir şeydir yaşam
Bu kavruk derinin altında..
Koklayarak yürüyorsan toprağı
Normaldir yılanlarla karşılaşman
Koklayarak yaşamayı seviyorsan..
Ya da kızartınca güneş kumları
Cehennemi dünyada yaşaman..
Normaldir..
Bir ağaç altı gölgesi cennetin oluverir
Dalıp gider gözlerin ufkun kızıllığına
Bol acılı heyecanla çarparken kalbin
Yenilerini beklersin
Günü kurtarmanın ve gölgenin verdiği rahatlıkla..
Çok kısadır ziyareti rahatlığın..
Kolay da değildir tadını çıkarmak
Rüyalardaki engin deryaların..
Vaat edilenler değil
Kendine vaat ettiğin kadardır yaşam..
Heyecanların kadardır kısa soluklanmalarda
Her verilen nefes en az içimize çektiğimiz kadar değerlidir..
işte böyle bir şeydir yaşam ;
Akıp giden bir nehirdir,
Bu kavruk derinin altında..
Özgürlüğü gerçekten yaşamayan insanların saçmalamasını sağlayan zamanın tümü. insanın zaaflarından ve korkularından yararlanıp bunu mantıksız da olsa gözdağı vererek anlatan insanlar; şu güne kadar adı bilinen ve unutulmayan insanlardır. bilinmeyenlerinin hikayelerini ise 3-4 yıldır uğraşmama rağmen çözemedim. söylemezler onlar çünkü. Anlatmaya gerek duymazlar. bilirler, anlatsalar da hiç farketmeyeceğini. susarlar bu yüzden. peygamberler, krallar, şehzadeler, cariyeler vs... her birisi de kanırta kanırta gelmiştir bu güne. ismi değil cismi vardır onların. düşünmüşlerdir zamanında zekice. bir gün öleceklerini bilmelerine rağmen o tarihe kadar nasıl güzel günler geçiririm derdindelerdir. ihtimaller de önemlidir. çaktırmadan onlarda önsemsenmiştir ama unutulan bir şey var;
o gün size dua edenin torunu, bugün sizi hiç sevmiyor..
canlıların birbirini sikmesi üzerine kurulu bir düzen; ne kadar anlamlı olabilir ki... sadece düz anlamını kastetmiyorum tabii, mecazen de; mesela, bazı canlılar enerji ihtiyaçlarını karşılamak için diğerlerini yiyebiliyorlar* ne kabalık. otoburlar da nezaketen ot yemiyorlar tabii, otların da canlı olmasını geçtim sonuçta çevreye uyum sağlama filan. şartlar gerektirir de sindirim sistemleri de uyarsa seni, beni de yerler. etobur ot türleri de var mesela*... ee hayat.
demem o ki, içinde amansız yaşam mücadelelerinin* verildiği 1 m2 lik bi çayırlıktan, sabah derslerinin uyku saatleriyle çakışmasına varıncaya değin, yaşam toplamda acıdır. ve yaşamın kendisi başlıbaşına bir bug olabilir, yeterli bir zeka düzeyine gelindiğinde belki de en doğrusunun onu yok etmek olduğunu anlayacağız.
belki de evrende bu yüzden başka uygarlıklara rastlamıyoruz, yaşam ortaya çıktıktan sonra belli bir zeka, anlayış düzeyine geldiğinde her seferinde kendini yok ediyor. belki de yine böyle olmalı. evrende bizden başka canlılar da olmalı o halde "neredeler" diye bir soru var ya fermi nin miydi? belki de oradaydılar*
bazen düşünüyorum da, şu technological singularity veya benzeri bir teori gerçekleşir de insandan zilyon kez zeki bir "program" ortaya çıkarsa, belki de bütün ihtimalleri, entropiyi şunu bunu hesaplayıp yaşamı kökünden yok eder, tamamen iyi bi niyetle yani. belki de bütün olasılıkları hesapladıktan sonra şöyle bir komut verir; </life>
dürüst olduğunu söyleyen bi adama asıl soruları sormadığımız müddetçe o nun dürüst olduğuna aldanabilir hatta buna kendisinin bile inandığını görebiliriz.
yalan ın dille ortaya çıktığını ve günümüze kadar güzel bir sistemle geldiğini bilirsek, aslında yalanın yaşamın bir parçası olduğunu kabul edip mutlu olabiliriz. bunun bir çeşit kişisel çeşitlilik olduğunu ve hayata anlaşılırlık kattığını bile iddia edebilirim. bunu yapabildiğimiz zaman başkalarının abukluklarına kızmaya gerek kalmaz. çünkü yalanın ya da bir kişinin çok da kendisinin dışında davranışlar sergiliyor olmasını anlaşır kılar. bir gün sinirli ertesi gün sevecen bir sonra ki gün karamsar olmasının sebebi de budur. normal olan budur. ama mükemmel olmaya çalışan bizler tek düzeliğin içine girip kişiliğimizi tekleştirdikçe deliliğe adım atmış oluruz. oysaki çeşitli olabilmeyi yaşamda gerçekleştirebilirsek bütün seçimlerimizde az ya da çok mutlu olabiliriz. tek seçenekle sınırlandırmak bizi anlayışsız, monoton ve sıkıcı hale getirir.
etrafınızda bu insanlardan yeterince yok mu?
sürekli aynı işe giden adamlara bi bakın. öyleyse yeni bir fikir sunmak istiyorum. yaşamları boyunca edindikleri meslek olan insanları bu monotonluktan kurtarıp belirli sürelerle iş değiş tokuş u yapılmasını tavsiye ediyorum. böylece kişi çeşitlenecek, tek düze olmaktan ve dolayısıyla delilikten uzaklaşacaktır.
çevremizin söylediklerinin ve inançlarımızın evrensel olmadığını görmek; değerlerin kişisel ve keyfi, arzularınsa çoğu zaman yanlış olduğunun hatırlatılması, bizleri tek bir kişilik olmaya zorlamaz mı? sen bir el yapımı sanat mısın ki tek olasın. sen bir insansın. çeşitlisin, fikirlerin var, her an yeni bir şeye imza atabilme potansiyeline sahipsin. öyleyse çeşitliliğine sahip çık, ve dolayısıyla yaşamına sahip çık!
hayat. vatan gazetesi yazarı selahattin duman'ın sevmediği bir kelime yaşam. nedenini çözememiştim. istenmeyen adamın açıklaması ile çözdüm. sevdiklerimize hayatım diye hitap edebiliyoruz fakat yaşamım diye hitap edemiyoruz.
aslına bakarsan bütün insanların hayatı beklemekle geçiyordu. istedikleri bir şeyin gerçekleşmesini ya da birgün geberip gitmeyi bekleyip duruyorlardı. markette tuvalet kağıdı satın almak için kuyrukta bekliyorlardı. bankadan para çekmek için kuyrukta bekliyorlardı. ve eğer paraları yoksa, daha uzun kuyruklarda beklemeleri gerekiyordu. önce uykunun gelmesi için, sonra da uyanmak için bekliyordun. önce evlenmek için, sonra da boşanabilmek için bekliyordun. önce yağmur yağması için, sonra da yağmurun durması için bekliyordun. yemek yemek için bekliyordun, sonra tekrar yemek için yeniden bekliyordun. bazen de bir sürü delinin arasında "acaba ben de mi onlardan biriyim?" diye merak ederek bir psikoloğun muayenehanesinde bekliyordun.