Franklin bir çocuğa bir elma vermiş.
Çocuk çok sevinmiş.
Bir elma daha vermiş.Çocuk daha çok sevinmiş.
Bir elma daha verince çocuk sevinçten deliye dönmüş.
Ve bir elma daha verince,çocuk dört elmayı elinde zapt edememiş,
sonuncusunu düşürmüş yere…
Bu sefer ağlamaya başlamış çocuk.
Hayat böyledir işte…
Hayal etmediğimiz bir saadete eriştikten sonra, onun bir lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder.
“Keyifler değildir yaşamı değerli yapan.
Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan.”
Yaşamın, en temelde, bağımsız, kendine yeterli olmaya
çalışmanın süreci olacak ; doğumda, tam bağımlıydın;
sonda, ölümde ise, ;başarabilirsen; tam bağımsız
olabileceksin.
Ama, ikisinin (doğum ile ölümün) arasında, hep bir
gelişme olacak yaşamın : bir 'ilerleme' değil; şu ya da
bu yönde, bir gelişme...
Kendine yeterli olma, bağımsız olma yönünde ise, gelişmen,
hep, başka kişilerle kurduğun ilişkilerin içinden geçerek
yürüdüğün bir yol olacak.
Bağımsızlığın, bağımlılıklardan geçecek.
Yaşamını, ancak bağımlılıkların içinde bağımsız
kılabilirsin ; ki, yaşamı özgürleştirmen, onu, sürekli,
bir yerlere bağlayıp, sonra, o yerlerden koparabilmen
olsun.
Yaşam, kopmadan kurtulamaz ;
ama bağlanmadan da kopamaz.
Yaşamında kurtuluş, hep, bağlanıp ;kendini
bağlayıp; sonra, hep, bağlarını koparman olacak.
sevgiliye baş dayayıp, uyumak,
o işiyle meşgulken müzik dinleyip, tv izleyip belki de ders çalışmak,
bazı günler okula gitmek.
her geceyi birlikte geçirmek için tüm fırsatların değerlendirildiği,
o eve geldiğinde,
kıyafetlerini bile çıkartamadan kucağa alınacağı,
her saniyesi sevişilerek geçirilecek bir varlık.