türkiye' de olmayan kavramdır. aslında vardır da içi boştur, çoğu kavram gibi.
uzun olduğu için kimse okumayacak biliyorum ama yazmam lazım.
şimdi standart kelimesinin anlamına bakalım, tek biçim yahut kullanıma, yasaya uygun olan.
yani herkes için geçerli olan.
atıyorum, bir adamın gemiciği var. başka bir adamın x5' i var. bir adam da el arabasıyla eskicilik yapıyor ya da çöpten geri dönüştürülebilir malzemeler topluyor.
yine atıyorum, bir adamın yalısı var. bir adamın yedi coğrafi bölgede yazlık, kışlık, baharlık, sonradan görmelik evleri var. başka bir adam bir ev alıyor ömrü boyunca taksit ödüyor. bir diğer adam da sokakta yatıyor.
standarda uyar bir yanı yok yani.
haa yaşam standardı diye bir söz öbeği oluşturunca anlam değişiyorsa o ayrı.
işin acı yanı, bu sokakta yatan ya da eskicilik yapan adamın hala o bir adam ve yandaşlarına daha fazla para kazansın diye oy vermesidir. aslında komik gibi de. ne güzel, yemedik yedirdik diyebileceğimiz bir başbakanımız var, çocuğumuz gibi. (bkz: evlat olsa sevilmez)
bir de bu bizim yaşam standardımızı ( ya da yaşamama standardı) avrupa ile kıyaslayalım.
herkes görmüştür. koca koca sırt çantasıyla ülke ülke dolaşan yabancı uyruklu gençleri.
ben iki üç yıl çalışıp para arttırıp kıçımın dibindeki antalya' ya zar zor gidiyorum, sanat tarihçisi olduğum halde memleketimdeki çoğu antik kenti ya da tarihi eserleri görmeye gidemiyorum ( çünkü iki yılda bir " bir tane" sanat tarihçisi atanıyor tüm medeniyetlerin doğduğu bu coğrafyaya), müzelere girerken para veriyorum ( halbuki bu parasız yararlanılması gereken bir vatandaşlık hakkıdır), adamlar oturmuş burdan sonra hangi ülkeye gitsek diye rahat rahat konuşuyor.
hadi gençliği geçtim, emekli olunca gidebilirim belki diye bir düşündüm de. ı- ıh o da yemez.
zaten 60 küsür yaşında emekli oluyorsun. evden çıkıp da bim' e kadar gitmek gözünde büyüyor. hadi kendine çok iyi baktın azıcık gezmeye halin kaldı. tamam emekli ikramiyesi de var. gidebilir miyiz? hayır.
eminim evlenip çoluk çocuk yapmışsındır, ev almışsındır vs. vs. çocuk üniversiteye gidecek masraf, el almışsın masraf. emekli ikramiyesiyle ancak, o da gerçekten kafayı kırdıysan kastamonu' ya gider bir pide yer gelirsin. sonra pişman olursun tabi " keşke evde yiyeydik ne gereği vardı" diye.
son örneğim de, maaş ve iş dağılımından.
maden işçisi ve diğer ağır işçiler asgari ücretle köpekler gibi çalıştırılır.
millet vekillerim mecliste uyudukları için 17 bin tl maaş alır.
biz ayaklarımızı uzatıp rahatça kitap okuyabileceğimiz bahar akşamları için 60 yaşımızı bekleriz.
millet vekillerim iki senede bu arzuma erişir.
üniversitede zeka seviyesi düşük, robotlaştırılmış cemaat yurdu öğrencisi arkadaşlar iş bulur mezun olur olmaz.
memur çocuğu, hem çalışıp hem okumak zorunda kalan, haddinden fazla zeki ve gerçekten vatana millete faydası dokunabilecek arkadaşlar atama bekler. çok bekler.