Yaşam denen şey, yere düşen sigarasını almaya çalışan bir kamyoncunun, "bişeyim yok ya sürerim ben" diyen bir sarhoşun, maç kutlaması yapan bir magandanın, yüzerken ani gelen bir dalganın, vücudunuzun süpriz hastalık sunması, kayalıktan manzaraya bakarken başınızın dönmesi, uzun bir merdivende arkanızdakinin acelesinin olması, ampül takmaya çalışılması, bir doktrorun "bir de şu tedaviyi deneyelim" kararını vermesi vb. kadar kısadır.
Hayat elinizde değildir, her zaman kayıp gidebilir.
Tüm gençliğinizi para peşinde harcamayın, arkanızda birşeyler bırakın. Kendinizi düşünmeyin.
Sevin, sevilin, herkese yardım edin.
Sema gibi olun...
Dedikodunun, hasetliğin, para hırsının hiç bir kıymeti olmadığını bilin.
Yaşamanın değerini, ölüm anı gelip çattığında değil, şimdi bilin.
Büyük borçlara girip hayatınızı mahvetmeyin.
Emin olun, günü geldiğinde arabanız da olur eviniz de veya ne istiyorsanız o. Ama alamayacağınız şeyler de var. Bu maddi şeyleri almak için harcadığınız zamanınız.
isterseniz tüm hayatını para peşinde harcamış zengin ve yaşlı birine sorun şu an en çok neyi iserdin diye. istisnasız size vereceği cevap;
"Gençliğim" olacaktır.
O yaşlılardan olmayın.
O yaşa geldiğinde, sağlık elden gittiğinde herkes anlıyor bunu, siz şimdiden anlayın.
Lütfen...
Maç izlerken senelik 3 milyon TL kazanan futbolcu ayağının altından topu kaçırınca "normal birşey, adam yoruldu" diyen patron kişisinin, 1300 TL verdiği işçisinden beklediği olaydır.
Yaşam denen şey bir sadece bir süreçtir. Irmağa atılan bir kütüğün suyun akışına göre ivme kazanması veya kaybetmesidir. O yüzden yaşam sürmek denir. Bir de yaşamak vardır ki apayrı bir eylem!dir. Suyun akışına direnç göstermek, direnmektir ve yaşamaktır insana yakışan.
