yağmur yağmıştır bütün gün dışarıda, evinizden ya da iş yerinizden seyretmişsinizdir. müthiştir yağmuru içeriden seyretmek ama en sonunda akşam olur ve dışarı çıkmanız gerekir. malum bu ülkenin kaldırımları dar yapılmıştır biz yan yana yürümeyelim diye. pardon şiire döndü burda. neyse konumuza dönelim. durağınızla aranızda, yaprakları geçmek zorunda olduğunuz kaldırıma sarkmış bir ağaç mutlaka bulunur. kaldırımın dibi, yani yol tarafı desen olmuş sana kendi çapında bi hazar gölü. ordan geçemye çalışsan altında titanic olsa yine ıslanırsın yani.
o ağacın altından geçeceksin sevgili arkadaşım. her yaprağının, her dal ucunun, her çıkıntısının üzerinde yere düşmekle ağaca tutunmak arasında kalmış bir yağmur damlası olan o ağacın altından geçeceksin. bileceksin ki en ufak bir yanlış harekette o damlalar büyük yağmurdan sonraki artçı yağmur* misali senin üstüne dökülecek ve sen, mission immpossible'daki tom cruise olsan yine de o ağaca bir yerinden değeceksin. ama üzülme, yalnız değilsin.
ha yanında fırlama cinsinden bir arkadaşın mı var? hiç kasma o damlalar zaten ağacın değil senin üstünde sayılır.
geçmeyen bimez ama geçip de tedirgin olmayan mutlaka ıslanır. tedirgin olmayan derken orayı biraz açayım. bu cesaretten değil düşünememekten yada daha önce tecrübe edememektendir.