kafaya düşen her bir damlanın, verdiği serinlik ve ferahı hissederek yürümek. cebindeki son sigarayı da yakamamanın, yüze yansıttığı burukluk, eski günlerin özlemi ve zihinde canlanan anıların hayaliyle, ılık yağmurda, yere düşen damlaları izleyerek yürümek, birbirinden güzel hayallere dalmak.
şu dünyada zevk aldığım nadir şeylerden biri.
lan bi kere sokaklar bomboş, yağmur değil taş yağıyor sanki ,herkes bi yerler saklanma telaşında
su lan bu ,su tertemiz .
hemen birileri başlıyor bağırmaya hasta olacaksın diye , yağmurda ıslandı diye ölen biri varmı acaba tıp literatüründe.
korkma kardeşim yağmurdan ,kır şemsiyeni çık sokağa , bi anda herkes şemsiyeyle koşarken sağa sola ,hayatı yaşayan anın tadını çıkaran bir ben miyim diyeceksin.
40 yıl 50 yıl bu dünyada yaşayıp kendi rızasıyla yağmurda ıslanmamış insanlar var bu dünyada .
yağmurun ıslattığı saçların yüzünü kapatması nedeniyle önünü görmeden yürümek. kendini yağmura teslim etmek de denebilir aslında. yağmurun toprağa değerken çıkardığı ses ise değişilmez bir haz. yahut taptaze topraktan gelen koku. insan hiç dinmesini istemez yağmurun. ve yürümeye devam eder, sonu gelmeyen boşlukta. kalbin içindeki ateşi söndüren tek şey o yağmurdur, belki de o yüzden vazgeçmez yağmurda ıslana ıslana yürümekten.
en sevdigim eylem...
hani yagmur yagarken topragin burm burm kokusunu cigerlerinde hissedersin ya...
hani siril sklam islanana kadar eve donmezsin de o dogal guzelligi izlemek istersin ya...
belki yagmurda kosturup egelenirsin, belki de anilarini yad edip huzunle dolarsin ya...
hani anlatilmaz yasanir deler ya.. heh iste tam olarak oyle bir duygu vetir insna...
Kendini yağmura teslim ederek ağır ağır birbirinin ardından gelmek istemeyip, durup, bekleyip ıslanmayı tercih eden adımlarla yağmurun da şiddetine aldırış etmeden ilerlemek. Yüzüne inen saçları bile kenara atmaya idrak etmeyen zihinle yürüyüp ve o zihnin havsalasında onlarca yitirilmiş ve yitirilecek zamanı düşünmek.