kisinin gururundan dolayi kendisini parcalayan duygulardan ve benzeri sebeplerden dolayi etrafa caktirmamak icin yaptigi eylemdir. kan tukurdum kızılcık serbeti ictim dersiniz bazen. 'yahut aglıyormusun sen? hayir gozume bir sey kacti' gibi bir seydir bu .
içinizi acıtan ne varsa yağmura karışmasını dilercesine ağlamaktır, gözyaşları yağmur eşliğinde süzülür yanaklardan, kimse anlamaz ağladığınızı, kimse görmez... yağmur sadece vücudunuzu ıslatır, o esnada akan gözyaşları ise tüm benliğinizi. fonda şebnem ferah'ın yagmurları çalarken etraftakı her şey bulanık bir şeritten geçercesine ilerler, akacak yaş, ıslatacak yağmur kalmayana dek.
göz yaşlarınız sizi sırılsıklam eden yağmurla birlikte akar gider. hıckırıklarınız yere düşen yağmur damlalarının gürültüsü arasında kaybolur. ıslanmaktan korkup kapalı mekanlara sığınan insanların boşalttığı sokaklar, omzuna yaslanıp hüngür hüngür ağlayabileceğiniz bir dost olmuştur bir anda. ve siz dua edersiniz " ben susmadan bitmesin bu yağmur, o da benimle birlikte ağlasın ben susana kadar. " diye...
müthiş rahatlatıcı eylemdir, eve gelip de kırmızı kurbağa gibi şiş gözlerle aynaya bakıp kendinizi görene kadar siz bile farketmezsiniz ağladığınızı. her yağmurda o anınız gelir aklınıza sonra hafif bir gülümsemeyle karışır bu sefer yanağınızdan süzülen bir damla.
için içini kemirir, birden dışarı atarsın kendini bırakmak istersin gözyaşlarını çıldırmış nehirler gibi, ama engellersin bir an önce füğümlersin boğazını, dursun istersin zaman, yağsın sel basana kadar ortalığı yağmur. alsın götürsün hüzünleri, kimse görmeden bu bedbaht halini... uzaklaşsın akan sularla beraber ruhunu arındıran gözyaşların.
Yağmur sağanak halinde yağarken mezarın kapatılmasını izleyerek ağlamaktır, üstünüz sırılsıklam olur, gözyaşlarınız yağmurla ağzınıza burnunuza dolar. Mezarlıktan çıkarken ağlamanız dinmez, teselli eden de yoktur. En çok koyan budur.