ansızın yağmaya başlarsa sağlam küfrü bastığım
çiselerse dışarı çıkıp gezme isteği uyandıran
camdan damlalarını birer birer düşürürken izlediğim
dostumsa içime sızdığını bildiğimdir.
çoğu zaman (filmlerde,romanlarda) romantik bir hadise gibi gözüken ama çoğu zaman işkence gibi yaşanan hava olayıdır.örneğin okula giderken pantolon,(annenin sözünü dinlemediysen)converslerinin,ıslanması.
yağmur öncesi hava karamaya başlar ve insanın içini bu karanlıktan dolayı sıkıntı kaplar, ama arkasından yağmurun geleceğini bilmek kimi insan için rahatlatıcıdır. çünkü yağmur her insana farklı şeyler hatırlatır. kimisi için berekettir, kimi için bir eylül akşamı sevgilisiyle yaptığı romantik yürüyüşü, kimine çocukken dışarı çıkıp yağmur altında oynadığı oyunları * hatırlatır. yağmur berekettir, romantizmdir. evet belki ıslatır, sırılsıklam yapar ve sonunda yatağa düşürebilir, ama yağmurda yürümenin tadını da unutturmaz. her yağmur yağışında aklıma güzel anılar gelir veya hiç yapmadığım ve yapmak istediğim şeyleri yapmak. camın önüne oturup arap kızı misali yağmurun yağışını seyretmek bile insana huzur verir...
farklı bir götürme eylemidir yağmurun yaptığı..
şehrin tüm pisliğini alıp götürürken kişinin de düşüncelerini alır götürür.. artık geçmişe, sevgiliye, kaybedilen bir yakına ya da hatalara dair..
yoktur geceleri uyurken panjurlara düşen yağmur taneleriyle uyanmak gibisi. ya da dışarının hafif soğuk olduğu, nefeslerin buğulandığı bir akşam perdeleri açılmış bir pencere kenarında, ışıksız, ılık bir odada, battaniye altında, elinizde çayınızla yağmuru izlemek..
Esma Başbuğ:
Şarkılar seni söyler
Dillerde nâme adın
Dillerde nâme adın
Aşk gibi, sevda gibi
Huysuz ve tatlı kadın
icLaL Aydın:
Ne zaman eskiyor sevgiler,
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?
Yağmur yağıyor...
Mutfak camındayım...
Nasıl üşüdüğümü bilemezsin.
Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne,
Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama...
Şimdi telefon açsam sana,
Sesini duymak da yetmiyor ki.
Hep aynı cümleler.
Babamlar nasıl? ilacını aldın mı?
Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi.
Bazen dalıp giderdin mutfakta yemek yaparken,
Tahta kaşıkla tencerenin başında öylece.
Ne düşünürdün acaba?
Özlemek çok fena anne,
Anlamak seni daha da fena.
Omuzların ağrıyarak uyanıyorum sabahları.
Benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
Gittikçe sana mı benziyorum ben?
Ya da "annenin kaderi kıza" dedikleri doğru mu?
"Baban, eskitir her şeyi kızım,"
Demiştin bir kez.
Anlamamışım meğer,
Eskiyormuş anneciğim.
Omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde.
Şimdi duysan bunları,
Ne üzülürsün mutsuz mu kızım diye,
Çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle.
Mutsuz değilim de anne,
Yağmura ve mutfağımdaki kedere bir çare bulamıyorum.
Evimi topluyor,
Toz alıyor,
Patlıcan kızartıyor,
Televizyon seyrediyor,
Akşam çalan kapıyı açıyorum.
Açtığımı gören olmuyor.
Pişirdiğim yeniyor da,
Güzel olmuş denmiyor.
Çay demleniyor, demleniyor, demleniyor.
Kederim mutfağın her yerine yerleşiyor.
Ah nasıl eskiyor her şey anne,
Nasıl eskiyor.
Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum.
Seni çok özlüyorum.
Bana yasakladığın bahçeler,
Sana da mı uzaktı hep?
Gidemeyişine ağladın mı sen de?
Ne zaman eskiyor sevgiler,
Ödenen bellerin acısı geçince mi?
işte böyle, kalbimde bir acı,
"Şarkılar seni söyler."
yağmuuur yağmuuur geri verecek buharlaşan sevgimizi diye söylüyor bertuğ cemil hoş parça ama devamında sessizce silecek kibrimizi diyor ki zor bu işte.
bertuğ cemilin bağımlılık yaratan biraz iç kırıklığı içeren, biraz da insana ''belki bir gün gelecek ve herşey tekrar başlayabilecek'' hissi veren mükemmel parçasıdır. tarafımdan şiddetle tavsiye edilmektedir...