benim gibi karadenizliyseniz bilirsiniz evlerin çatıları bizim oralarda çinkodan olur en azından eskiden öyle idi betonlaşma gelmeden önce. o evlerde uyurken yağmurun sesi size ninni gibi gelir ki hayattaki en tatlı uykularınızdan birisini çekersiniz.
soba veya şömine olacak, yeterli miktarda alkolden sonra dibişinde yatacaksın hatuna sarılıp. çatıya çıt çıt çıt düşecek yağmur taneleri. sızmadan hemen önce hatuna diyeceksin ki ‘sana kabaran bir şeyim var canım’. sonrası yağmur yağarken sevişmek oluyor. oyhş.
Cumartesi günü haftanın yorgunluğuyla akşam 19.00 gibi babannemin evinde bırakmıştım kendimi yatağa... sonra bir yağmur bir gök gürültüsü derken nasıl uyumuşsam pazar öğlene doğru uyandım..
Hem babanne evi, hem yağmur ve gökgürültüsüyle uyumak gibisi yok.. çocukluğumdada severdim yağmuru, gökgürültüsü hiç korkutmaz aksine rahatlatırdı beni.. koca adam oldum hala da aynı etkiyi verir..
Gene öyle bir akşam ve gene heryer sessiz sakin. Sadece yağmur sesi ve yankı. insanın üstüne bir ağırlık çöker ve derin bir uykuya dalarsın. Değişik bir duygu.
Evde huzur tütüyorsa hafif hafif, koltuğa gömülmüş, sevdiğin kitabın sonuna gelmek üzereysen, içtiğin zencefilli çayın tadı damağında dans ediyorsa halâ, cama vuran ritmik damlalar ninni söylüyorsa gülümseyerek, şahane uyunur.