Bir yağmur delisi olarak karar veremedim. Bu kez diyemiyorum yağmurdan gerisi yalan diye... Yağmur, yağmur sesi... Öyle yerlere götürür ki bazen adamı iz bilmez, yol bilmezsin oralarda. Öyle yabancı olduğun diyarlara o kadar ait hissedersin ki kendini... Kimi zaman kendi evinde bulamadığın huzuru yağmur getirir ayaklarına.
Ve rüzgâr... Hoyrat, soğuk, asi... Şemsiyelerin baş düşmanı, sevgilinin uçuşan saçları... Rüzgâr kafa tutar hayata, ne olursa takar peşine götürür. Yaprakları savurur oradan oraya. Bazı bazı usulca okşar yanakları ama uğultusu... Korkunçtur. Bir çocuğun çığlıkları gibi... Acıtır, üzer, hırpalar. işte o vakit sıcacık evinizde oturup onun sesini duyuyorsanız günlerdir içinde duramadığınız o dört duvara öyle bağlanırsınız ki... işte o an anlarsınız evinizin ne kadar güven ve huzur dolu olduğunu. Sokakların ne kadar ürkütücü, evsizlerin ne kadar dertli olduğunu.
ikisini karşılaştırmak zor. Ne de olsa ikisi de insanı huzura ve düşünmeye iten doğa olayları.