gök kuşağı gelir mesala. sevdicekle beraber o gök kuşağını izlemek gelir. belki de çoğu kişinin göremediği o mükkemmel doğa olayını el ele seyretmek gelir. ne güzeldir değil mi? mas mavi bulutların arasında renk renk ışık hüzmelerini izlemek. muazzamdır. harukulade. seyrederken sevdiceğin göz bebeklerine bakarsın. saçını kulak arkasına atıp yanaklarını okşar, kafasını göğsünüze bastırırsın. yavaşca yere yatırıp gömleğinin düğmelerini açar memelerini mıncı ( olm neden duygusal gidemiyorum lan )
her neyse aga yağmur çok güzeldir. sıcacık bi kahve içmeyi düşlemek bile güzeldir. yanınızda kız olcak ama.. sahil kenarında arabada olcaksın. tavana şıp şıp yağmur damlaları düşüp, inceden bi müzik çalcak, kızın kafasını göğsünüze bas ( beyin burda bozuluyomuş amk. çaktım köfteyi, kızın kafasınla oynamıcaksın ) yağmur sapıklıkmış lan. insanın aklına seks ve sevişmek geliyomuş. kelepçeler, kırbaçlar, mandallar falan. peh.
'komple cam olan bir balkonda. battaniyenin altında arada yudumladığım sahlebim ve elimde sevdiğim bir yazarın kitabı.' her seferinde aynı şey düşünülmez ki arkadaş.
uzun boylu sarışın taş gibi bir hatun geliyor benim aklıma. sonra lise anılarım. o insanın bende travma haline gelmesi değil yağmuru sevmek ismini duyunca bile tüylerimin diken diken olması. çoğu şeyi arkamda bıraksam da bırakamayacağım bazı şeyleri hatırlatması nedeniyle ne yağan yağmuru severim ne de içinde yağmur geçen herhangi bir şeyi.