özellikle sonbahar mevsiminde yapılması hoş olan eylemdir. yapılanlar bellidir. ilk olarak sıcacık çayınızı yada kahvenizi en sevdiğiniz kupanıza boşaltırsınız. devamında yağan yağmuru size seyir eyleyecek evinizin en hoş penceresini seçersiniz. bir elinizde kahve, gözünüzün önünde şahane bir doğa manzarası... mevsim gereği ağaçların sararıp solan yapraklarının dökülen görüntüsü size bir tabloyu anımsatır, bir yandan tüm bunları incelerken bir yandan da yağmurun sesini dinlemekten de kendinizi alamazsınız. arada birde buğulanan pencerenizin camını giymekte olduğunuz kazağın kollarıyla silersiniz* neyse efendim neyse, böyle bir ortam içerisinde bazen müzikte iyi gidebilmektedir. örneğin yann tiersen'in muhteşem ezgileri size bu konuda iyi bir arkadaş olabilir. bu kişinin parçalarının yağmur ile bünyede daha bir tesirli hale geldiği iddia edilebilir.**
tüm bunların sonunda yapılması gereken son bir şey kalmıştır. pencereyi açar yağan yağmurun toprakla karışıp bıraktığı o sidik kokusunu içinize çekersiniz. bu son eylemide yerine getirildikten sonra olağan koşuşturmalı şehir hayatınıza geri dönebilirsiniz efendim.
elde sıcak bir içecek, ayaklar cama uzatılıp çaprazlanmış durumda iken tadına doyum olmayan doğal izlence.
arada şimşek çakar ya da yıldırım düşer saymaya başlarsınız sesi gelince saymayı durdurur ve ortalama 350 ile çarpıp ana üssün nerede olduğunu tahmin etmeye çalışırsınız.
böyle manyaklıklara girmeyip, sadece izleseniz de olur hani.
yağmurla beraber gelen bulutlarla şehire karanlık bi hava çöktüyse.. bi rehavet kapladıysa ortalığı bir huzursuzluk varsa ortalıkta, o gün cok güzeldir işte.
küçükken annemin beni dışarı salmadığında yaptığım şey. hayır şimdi düşünüyorumda o yağmurda ben nereye gidecekmişim ? ah bu çocukluk demek ki bi bildiğim varmış.
büyüdüğümde ise sevgilimle pencereden izlerken birbirimizin gözlerinin içine bakıp "çıkalım mı ne dersin?" göz temasını yaşamakta ayrı bir zevk, gerçi çıkamadık 2. bir göz temasını yakalamadık ama yada g.tüm mü yemedi nedir bilmiyorum.
eğer kardeşiniz şemsiye almayı unuttuysa ve muhtemelen o saatlerde eve gelmek üzere yoldaysa endişeyle gerçekleştirilen eylem. herhangi bir olumsuzluk olmadığında ise ağaçların yapraklarına düşen damlaları izlemek ve o an şemsiyeyi kapıp, insanın kendisini dışarı atmak istemesine neden olan eylemdir.
şöyle başlayıp: "yağmuru sevdiğni söylüyorsun fakat yağmur yağdığında şemsiyeni açıyorsun. güneşi sevdiğini söylüyorsun gölgelerde yaşıyorsun. rüzgarı sevdiğini söylüyorsun saçlarını bağlıyorsun. ve, şimdi beni sevdiğini söylüyorsun. inan ki çok korkuyorum" diye biten yıllar öncesinin güzel denemesini bana hatırltan eylemlerin ilkidir.
acaip romantik bir eylemdir.
özellikle kış aylarında, sıcacık evinden, cama hohlayıp buhar yapılarak ve üstüne kalp çizilerek de uygulanabilen eylemdir kendisi.
elinde bir de sıcak sahlep, fonda john legend oldu mu deme keyfine..