Fi'li tarihlerde denize düşen karpuz kabuğu yazın en büyük müjdeleyicilerindendi. içi kazınmış o alık dilimin mavi yeşil sudaki gamsız salınışı bir nevi noter tasdiki görevi görürdü bu konuda. kalamışta oturuyorduk eskiden. inanılmaz bir anım var, hala hayal mi gerçek mi ara ara düşünüp detayları hatırlayarak teyit etmem gerekiyor. ben bit kadar bişeyken annemle dalyandan kayık kiralar, kürek çeke çeke açılır ve denize girerdik. Annem kürek çekerken ben mal gibi kolumda kolluklarla takılırdım kayıkta. istanbulda denize girerdik, vay anasını. Tabi bunlar yazın ortasında, şehre rutubetli sıcaklar tam anlamıyla çöktükten sonra olurdu. Oysa mayıs ayının ortasındaki bu sabah benim için yaz geldi istanbula. Saat 07:06da bindiğim taksinin şoförünün çizgili t-shirtü bana avaz avaz bağırdı, kızıııım yaz geldi nabeeeer diye. Sarılıp öpesim geldi t-shirtün çizgilerini, yaşasın be, sonunda geldi en beklenen.
özel not: Seni bu sene başımın tacı edeceğim lan yaz, sözüm olsun.
sabah 7.30 da evden çıktığınızda bile hava sıcak, açıktaki kolları hafif yakar gibi oluyorsa yaz gelmiş demektir, davullar çalabilir, eğlenceler başlayabilir.
müziğini ve kendini hiç sevmesem de gerçek şudur ki; yazın müjdeleyicisi serdar ortaç'ın yeni şarkısıdır. bu adam bir şekilde her yaz, yaza damgasını vuran bir şarkı çıkarır, onun radyolara düşmesi ile karpuz kabuğunun denize düşmesi aynı zamana denk gelir. gerçi bu yaz garip kılıklı bir abi serdar ortaç'a damgasını vurdu, o şekilde başladı yaz ama olsun yine serdar'a dair, hep serdar'a dair*. galiba o yüzden yazı sevmiyorum ben.
kişisel yaz müjdeleyicisi: balkondan kafayı aşağıya uzatıp "apartman mı yanıyor, bu koku ne ?" şeklinde düşünürken, alt kat balkonunda mangal yakıldığını görmektir.
üstüne enine kalın çizgili, yakalı t-shirt , altına normal bir pantolon ayaklara ise çekilebilecek en yüksek seviyeye kadar çekilmiş çorap(mümkünse beyaz) ve terlik ya da sandalet giymiş abilerimizden anlarız. ha birde kafaya çeşit çeşit böyle renkli renkli şapkalar takmış olabilirler mümkündür.
beyaz tiril tiril kumas pantalonun altina kosele giyen almanci kardeslerimizin bursa'nin kultur ve sanat besigi kumla'ya akin etmeleri de bir nevi yazin mujdeleyicisi, bir nevi vaka-i hayriyedir. hayat kucuk detaylarda saklidir.