köyü olmayan yazarlar tarafından imrenilen yazarlardır.*
onlar tarlada fındık,çay,pamuk toplayıp,ağaçlardan meyve topladıklarını anlattıkça meraktan ölürsünüz.nasıl bir şeydir köy?
çok eğlenirler. bağ bahçe ile uğraşır, traktör sürer, domatesi salatalığı eliyle koparır, güneşle beraber uyanırlar. topukları çatlar, derede yüzerler, damda uyurlar.
çok özledim be.
köyüm varsa tatil köyüne gitmeme ne gerek var diyebilen şanslı yazarlardır. kaldı ki yazlığı varsa, o da babaya ait olacağı için köye gitmekle yazlığa gitmek arasında da pek bi fark olmayacağını bilen yazarlardır. en azından köye gidenler hormonsuz sebze ve meyveleri dalından toplayıp yeme lüksüne sahip olacaktır.
her yeri saran şehirleşme hastalığı sonucu artık sadece hatıralarda kaldı. eskiden yerlerinde küçük ahşap evlerin olduğu yerlerde, şimdi apartmanlar, kurumuş dere yatakları var. kesilmiş ağaçların kalıntıları var.
her gün bilmem kaç saat süren hayat sevincimi yok eden iettden ve diğer şehir araçraçlarından kurtulup her gün et mangal yapabileceğim, çayır çimen yayılıp tütünümü otumu takılacağım mis gibi zaman. bi de köpek var, onu da özledim.
şehir içi köylerinden, köy gibi köylere giden yazarlardır.
yan sitemde amcanın biri tavuk besliyor.
sabahları kafamı uzatsam gördüğüm manzara, tavuk götünden yeni çıkmış yumurtayı koklayan bir amca.
keşke köye gitmesem de şehirde kalsam diye dövünen yazardır. kenesiydi, yılanıydı, ısırganıydı, sabahın köründe uyanmasıydı peheheheey... üç-beş gün iyi de sonrası sıkıyor adamı.
uyuz yazar tipidir. hep aynı şeyler yaşanır köylerde. onlarda hep aynı şeyleri anlatırlar "çeşmeden akan soğuk suyun eşsizliği" "kadife çiçeğin rengi" "bilmem ne teyzenin tandır ekmeği" "bilmem ne amcayla kahve önü muhabbeti" vs vs. gezi-anı türünde yazı yazarlar benim de yüreğimi sıkım sıkım sıkarlar aynı şeyleri dinlemek yahut okumaktan. yazın köye gitmesinler denize gitsinler başka ülkelere gitsinler. sri lanka ya gitsinler mesela. başka toprakların hikayesiyle çeşitlendirsinler kalemlerini.
aslında ne kadar güzel olur yazın köye gitmek.keşke böcek fobim olmasa ben de gidebilsem.böcek fobisi+güneşte kalınca alerji durumu insanı köyden soğutabiliyor.hele köydeki evinizde internet yoksa,dayanılmayacak bir yer oluyor orası.
özellikle de çocukken harika vakit geçirilen zamanlardır. erik, kiraz, karamut toplamanın tadından geçilmez. bostan tarlasından kavunları karpuzları toplamak, aydın tarlasından çekirdekleri getirip onları dövmek, traktörle soğanları getirip avluya yığmak, bir sürü insan herkesin yanında tenekeler kırklıklarla soğanları kesip onların tenekeye atılırken çıkardığı sesleri dinlemek. akşamları dönen sürüleri izlemek, büyüklerin inekleri sağmasını izlerken bir yandan da ben de yapabilir miyim acaba diye düşünmek... salça, makarna,yufka, konserve hazırlamak. tüm bunlar yapılırken de köylüm insanıyla yapılan hoşça muhabbetler.
Hayattan nefret eden yazardır. 40 derece sıcakta toz toprak, saman içinde geberen yazar da olabilir. 40 derece sıcakta çift sürerken motor sıcaklığı beynine vuran yazar da olabilir. Sinek türlerinden çektiği eziyeti anlatmak bile istemeyen yazar da olabilir.