5000 metrekarelik metropolde yazı geçirmek zorunda kalan bünyelerden birisidir. sıcak, nem, durduk yere leş gibi terlemek, sokaklardaki gürültü ve daha fazlası. bunların yerini çatıdan gelen yağmur sesleri, ağaçların hışırtısı, sokaklardaki sessizlik, dinginlik, daha fazla yazma isteği alsın diye umut eder. yaz kadar nefret ettiğim bi mevsim yok. nerde bi amaçsızlık, başıboşluk hep bu mevsimde. oturup adamakıllı kitap bile okuyamıyorsun. günlerin uzunluğu umrumda değil, güneş zaten benim güneşim değil, tatil dönüşündeki depresyonla da işim yok. bitsin şu yaz. milletin saçma sapan paylaşımlarından, güneş yanığı suratlarından kurtulup giyelim anoraklarımızı. yakalım sigaramızı. yağmurda serin serin yürüyelim...
evde tikilip kalan disari cikamayan fakirdir, ulan dingillere bak be. kendileri yapamiyorlar diye milletin tatiline, gezip eglenmesine laf ediyorlar. ezik mallar.
yaz tatilinde iş bulamamış, tatile gidememiş, manitasıda olmayan umutsuz bir üniversiteli olabilir. parasızlık ve asosyallik dayanılmaz hale gelmiştir artık. tek umut okullar açılınca arkadaşlarla takılıp rahatlamak ve okulun olduğu şehirde bir iş bulup çalışmaktır.
Biri de benimdir. Yazı da severim ancak çok bunaltıyor.
Her sokağa çıkışta eve gelip duş almaktan bıktım. Gölge aramaktan, "esmiyor" nidalarından.
Ya sizi de mutlu etmiyor mu yeni sezon ürünlerinin Ağustos sonu itibariyle getirilmesi, size kışı anımsatması?
Geçen kıştan kaldırdığınız kıyafetleri çıkarırken uzun zamandır görmemenin verdiği etkiyle sanki yeni almış gibi sevinmek?
Aynı şeyi bahar gelirken soğuktan sıkılınca da yaşıyorum.
Şuan gerçekten sıcaktan bunaldım ve sonbaharı özlüyorum.
Sonbahar güzeldir, sakindir. Çocuk sesleri durulur, herkes okuldadır. Sokaklar durulur. Güzeldir.