labratuvar sınavlarından birinde diyotlu bir devreden geçen akımla ilgili bir soru sormuştu hoca, ben de rezil olup saçmalamaktansa boş kağıt vermeyi uygun gördüm, hoca kağıtların hepsini kısa sürede gözden geçirip "herkesinki yanlış ama bu boş kağıdın sahibine bir kaç soru soracağım" demişti, ben de "buyrun hocam" dediğimde yaklaşık 5 dakika konuştu ve eğer böyle düşündüysen cevabın doğrudur dedi. bana bir tek "evet" demek kaldı ve "evet" dedim. dumur olmuştum, fakat yüz ifademe hiç yansıtmadan, hocaya "çok derin düşünmüşüm değil mi?" bakışı attım ve vizesine girmediğim labaratuvar dersinden geçmeyi başarmıştım.
peki bunun yazılı sorularına verilmiş ilginç cevaplarla ilgisi var mı? var tabiki; benim ilginç cevabım, "boş kağıt" değildi, evetti sanırım.
şimdi gülünen ama büyük ihtimalle zamanında, cevabı veren öğrencilerin, bütün sınıf önünde aşağılanmasına ve temiz bir dayak yemesine neden olmuş cevaplardır.
- gülenay gel kızım buraya, kasabayı kim yönetir? bir de bütün sınıfın önünde söyle bakalım.
+ şerif ve adamları hocam, filmde gördüm.
- * aferin benim gerizekalı kızım, sen benim verdiğim ödevleri yapmak yerine film seyretmeye devam et e mi. embesil.
işbu entry'de herhangi bir abartma bulunmamaktadır. bizim çocukluğumuzda * böyleydi. şimdi de pek bir şey değiştiğini sanmıyorum.
ingilizce sınavında meyve resimlerinin altına isimlerini yazması istedik. ilk resim muz, çocuk yazmış: banana
ikinci resim çilek: sanana
üçüncü resim elma: onana
sınav kağıdını okurken önce şoka, sonra gülme krizine giriyoruz. bu kez çocuğu çağırıp sormaya da cesaret edemiyoruz. kim bilir ne yumurtlayacak?!