yavaş yazarken normal insanlar yazdıklarımı okuyabiliyorlar fakat o hızlı yazınca yazı çok garip hallere giriyor.
şu sıralar osmanlı türkçesine sardığım için örneği oradan veriyorum işi biraz bilenler anlarlar.
Birçok insanla vakit geçirmekten daha değerli , huzur veren , insanın içini dökmesini, başkalarına söyleyemediklerini söyleme şansı veren ve duygulu dönemlerde ortaya fevkalede eserler çıkarılabilecek eylem.
insana dair iç yükü biraz olsun hafifletmek, kelimelere dökerek rahatlamak amaçlıdır. Kimselere denmeyenleri demek, sonra okunduğunda tebessüm edecek ya da gözleri dolduracak anıları, yaşantıları bir nevi sonsuzlaştırmaktır.
Yazacaksan yazdıklarının bir değeri olmalı. Düşüncelerin kahraman yürekli bir kurtarıcı olmalı. Öyle havadan sudan yazmayacaksın yazacaksan. Elbette duygularının her rengini yansıtacaksın kağıda.Velhasıl söz de kelam olmalı yazacaksan ama.
Ağaç feda edip kendini kağıt olmak kelamla ilim taşımak için işlendi. Oysa senin bu yazdıkların haksızlık olmaz mı şimdi ona? Kalem için için yanmaz mı tükendiği her ana?
Yoksa sen hiç düşünmez misin halini?
Yazmak konuşmaktır aslında ''Konuşma ise senin aklını kullanma sanatındır'' demiş Eflatun.
O zaman derin bir uykudan kalk ve fecre dal.
ve sonra ham et, zikret, şükret.
Sonra bir yazmaya başla...
Bak daha tükenir mi o kalem?
Bak gör kağıda sığar mı artık bu dünya?
Yazacaksan böyle yaz.
Ne kendine acındır.
Ne de kalemin ve kağıdın canını acıt..!
yazmak çetrefilli bir iştir. hayattan kopman ve bir o kadar da hayatın içinde olman gerekiyor. bazen yazarken,yazmakla yaşamak arasındaki derin uçurumda batar çıkarsın. kimi yaşananları yazmak zordur mesela. ya üstünkörü yaşanmıştır ya da hiç yaşanmamıştır. onlara, oturup da en başından, bir terzinin çulsuz birine kumaş biçmesi gibi bir duygu biçersin. ama kimi yaşanmışlıklar da vardı ki fazla kalem oynatmanı gerektirmez. onlarda sadece tanrının yazgılarını temize çekersin...
yazmak güzel bir eylemdir, yükte hafif pahada ağırdır. Beylik sözlerin altın da kalır da boğulur insan. Denilen odur ki ; inandığını yazacaksın !! Ağzıyla sevenin ömrü kelebektir, kelebeğin günahı da ömrüne ağır gelir. Sevginin ağızda olanı da yazıda eğretidir, felsefenin ucuzu gibi. inandığını yazacaksın ! inanmıyorsan yazmayacaksın.
Yazmak her insanın harcı değil. Yada hissederek yazmak. Yada yazarken saçmalamamak. Yada saçmaladığın halde kendini kabul ederek devam etmek. Bilemiyorum yazmanın bin bir çeşit yolu var ve sanırım az önce o yollardan birine sürüklendim. Ne anlatabilirsiniz ki? Ya siyasi bir şeyler yazar tutuklanırsınız, ya da sevişmenizi anlatır ayıplanırsınız. Dini yazarsanız yakılırsınız, sevmeyi yazarsanız kitaplarınız yakılır. Bazı şeyler yazarsınız, bir kişiyi betimlersiniz. Kimi zaman anneniz olur, kimi zaman son sigaranızı içme sebebi olan kişiyi. Yazın, çizin, söyleyin, bağırın yapın bir şeyler! Takılıp kalan hayatınızı az da olsa çekilebilir yapın. Zalimlere bir çelmede siz takın. Annenize bir kez daha sarılın. Sevdiceğinize ilk kez açılın.
Yazın,
Yazın dostlarım.
yazdıkların bir yere varmayacaksa, kıymet görmeyecekse boşa uğraştır. ama ben içim rahatlasın diye yazarım, kimseye anlatmadığım içimdeki sıkıntıları sayfalara dökerek yok etmeye çalışırım adeta.
Düşünce işini daha tertipli yapmaktır, mütalaya sebeb olan konuya odaklanmayı arttırır, her şeyden önce nizamidir (chat muhabbetini tenzih ederim) ve kalıcı fikirler oluşmasında öncüldür.
bir tutkudur kimine. içindekileri sadece kağıtlara anlatabiliyordur belkide. huzur buluyordur yazmakta. bir melodi eşliğinde döktürüyordur kalemi. özlemdir birine kağıtlara dökersin özlemini, mutluluğunu, hüznünü yaşamını her düşünceni kağıtlara anlatmaktır yazmak. kitap okumak gibi birşeyler yazmakta aşktır.
yazmak, dante'nin cehennemindenki ateşlerden daha kötü de olabilir, gerçek aşktan daha hoş da. sonuç olarak iki durumda da beyin hücrelerinin hareketlenmesi gerekir.
bir şeyi yapma sınırına gelmenin sıfatının tamlaması.
örneklerle daha kolay anlaşılır sanırım.
öleyazmak, bayılayazmak, kızayazmak, güleyazmak, boğulayazmak, boşalayazmak v.b.