idmanla güçlenen, kullanılmadıkça zayıflayan bir kas.
son birkaç yıldır gerek akademik mecburiyetlerin gerek ek iş olarak yüzlerce blog yazısı yazmanın getirisi olarak parmaklarım epey idmanlıydı. son aylarda ise epey zayıfladığımı hissediyorum. sanki nefesim yetmiyor belli bir yerden sonrasına; ya da kafamda uzun bir şey planlıyorsam ilk cümleleri yazarken, planladığım metnin sonu gözümde büyüdükçe büyüyor. "ertesi gün yazarım" diyerek kapatıyorum bilgisayarı, ertesi gün geliyor yine aynı şey. dikkat dağıtıcı faktörlerden uzak kalmak istiyorum uzunca bir süre ama parmak kaslarım gibi iradem de zayıfladı sanırım.
işin kötü yanı, bunu her geçen gün daha az umursuyorum. hala gelip kafama estiği gibi 200-300 karakterden fazla yazı yazabildiğim tek platform burası kaldığı için, hazır hala umursuyorken bu entryi girmek istedim. bir süre sonra gelip bunu okursam belki yeniden umursamaya başlarım diye umuyorum.
Yazmak; yaratıcı bir hayal gücü ile dehşet zor bir çalışmanın mükemmel kombinasyonudur.
Anthony Powell.
...diyor. Böyle bir kombine asla ulaşamadım. Ya bütün kelimelere aynı anda tek bir yazıda sahip olmak istiyorum ya da birkaç basit kelime ile beni tanımayan bütün insanların her şeyi anlayabilmesini umuyorum. Bu da bir dengesizliğe sebep oluyor. Fikirlerim tam olarak oturmamış oldupundan olabilir diye düşünüyorum çünkü sürekli tazelemek zorunda hissettiğimden sürekli yeni fikirler bulmaya çalışıyorum. Belki de bu iyi değildir. En azından bu yaşta. Çünkü bunun kontrolü belli bir düzeyde olgunluk ister zannımca.
insana iyi geldiği külliyen yalan olan eylem. yazdıkça daha da büyüyüp, ete kemiğe bürünüp iyice devleşip beni yutacak gibi oluyor tüm yaşadıklarım. yazmıyorum, anlatmıyorum sadece kaçıyorum, içinde bulunduğum andan kopmaya çalışıyorum. her şey yolundaymış gibi hissetmeye çabalıyorum. gücüm tükeniyor.
bir an için farkına varınca büyük lütuftur yazmak, yazabilmek, yazabiliyor olmak. ne yazdığınızın önemi yok demiyorum. tabii var kesinlikle. yazabilme özgürlüğünün verilmesi önemli olan. yani nasıl olsa bir şekilde duygularımızı yazardık gibi geliyor. ama öyle değil işte. elinizde olanların kıymetini bilince çok şeye sahip olduğumuzu anlayabiliyoruz. bu sözlük özelinde değil. hayat için söylüyorum. hiç önemi olmayan şeyleriz gibi gözüküp, o kadar çok şeyler dökebilirsiniz ki hayatınızda şükredebilecek. yazmak bunlardan sadece birisi.
Kendisine aşığım tartışmasız vazgeçmeyeceğim tek şey elim durmuyor.elim dursa aklımdan geçenlerin haddi hesabı yok. bir edebiyatçı olmalıydım ama değilim yaşasın evet!
iyi gelir gelmesine de... hüzünlüyken yazınca insan, karakterin kalem, dertlerin mürekkep oluverir birden. serersin ortaya hepsini. önce sen görürsün onları. belki bir kenara atmış olduklarını. önce onlar yakar seni, sonra doldurur kalemini. yaşanmışları, yaşanmamışları yazıya dökmek istersin de sayfalar yetmez, ömrünü sayfa olarak kullanırsın. artık o da ömrünün yettiği kadar...