yazma alışkanlığı

    2.
  1. Yazmadan anlaşılacak bişey yoksa yoktur. Yazarak yutulacak illet de yoktur. Tarzımı anlatmanın yolu, demek görüşmek ile ilgisi yok. Çaresiz kalırsan yaz bana, yapacak birşey de yok. Bu kadar sık yazarsan, yazar değil ünsüz olursun. En kötüsünü yaz kurtul, dünsüz olursun. Mektup yaz yollama, gülsüz olursun. Ben yazayım sen anlat, tüysüz olursun. Alakasız bir not: kalbimdeki sır ot. Kuş gibi yaz, özgür kal. Beni unut, ışığı yak, yazdığını okur hoş, masumdur zal.
    1 ...
  2. 1.
  3. O artık yazamadan duramayan. Muhakkak yazması gerekendir.
    gece gündüz içeri dışarı fark etmez artık onun için hatta tuvalette balkonda
    bile yazar. içten içe kendini sorgular,
    -normalmi bu yaptığım ?
    -yazar hastalığına mı tutuldum ?
    diye de hayıflanır durur kendi kendine. ünlü müzisyenlerin anlattıkları
    gelir aklına müzik ve notalar belli bir zamandan sonra kendi kendine dökülür
    extra hiç bir şey yapmanıza gerek yoktur derler. bunun doğru olduğunu da
    en çok kendisi bilir. Zurnaya merak salıp aldığı zurnayla garip garip sesler
    çıkarırken belirli bir zaman sonra hiç kendini yormadan olağan bir şeymiş
    gibi istediği makamı çıkarabildiği aklına gelir. demekki yazarlıkta böyle bir
    şey severek yapınca belli bir zaman sonra okunabilir yazıların kaleminden
    akmasını bekler yazdığı abuk subuk devrik cümlelerden kurulu bağlantıyı eline yüzüne
    bulaştırdığı yaziları gelir aklina ama biliyordirki zamanı gelince oda istediği
    konuda akıcı yazılar yazabilecektir. Kitap evi müdürünün karşısına gelen yazar kitabını
    tanıtır ve bunu yayinlamak istediğini söyler müdür yazar a küçümser bir bakış attıktan
    sonra .
    -Önce şu konunun bana bir gazete haberini yaz.
    diye önüne attığı başlığa bakakalan yazar gelir aklına bu duruma düşmemeli kendini
    yetiştirip öyle çıkmalıdır milletin karşısına en son yazdiklarını hiç tanımadıği
    anonim insanlara okutup fikir sahibi olmalıdır. cevresindeki insanların onu motive
    etmek için söylediği manipule fikirlere kanmamalı kendisini büyük bir coğunluğa
    ispatlamalı eğer yazılarında dikkat çeken takıntıları ne bileyim ? kendini tekrar
    ettiği konular varmıdır ? bunları bertaraf ederek sağlam bir yazar olmak istemektedir.
    yine zurnası gelir aklına yoksa buda geçici bir hevesmi diye ama sonradan zurnasının
    küçük kardeşi tarafından kırıldığı aklına gelir ve rahatlar kendi kendine zaten ondan
    sonrada ne vakit ne imkan bulabilmiştir bu zurna merakına ve orta okulda etkisinde
    kaldığı cahit sıtki tarancı ve orhan veli kanık gelir aklina ...

    devam edecek misafir geldi....

    35 yaş şiiri
    yaş otuzbeş yolun yarısı eder.
    dante gibi ortasındayız ömrün.
    delikanlı çağımizdaki cevher,
    gözünün yaşina bakmadan gider.

    Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var
    Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
    Ya gözler altındaki mor halkalar
    Neden öyle düşman görünürsünüz,
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

    Neylersin ölüm herkesin başında,
    Uyudun uyanamadın olacak.
    Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
    Bir namazlık saltanatın olacak,
    Taht misâli o musalla taşında.
    cahit sıtkı tarancı

    daha sonraları ise nazım hikmet oysa ben onun adını hep koyu kominist vatan haini yasaklı yazar
    diye biliyordum ama şiirlerini okudukça özellikle vapur şiirini hala kendini tutamayıp sessizce
    utanmadan ağladığı aklına geldikçe.
    - Evet evet beni bunlar zehirledi yazma fitilini yakıp ne zaman patlayacağı belli olmayan bir
    serseri mayın gibi yaktılar bu içimdeki bir türlü sönmeyen ateşi. erteledikçe sadece közlendi
    harlanmayı bekliyor sinsice...
    hele bunun üstüne bir de intihar eden sözlük yazarları aklına geldikçe dahada efkarlanarak ancak yazarak
    bu yükünü hafifleteceğini biliyordu, onların hepsinden birer kırıntı kalmıştı, içinde derinden....

    AĞLASAM SESiMi DUYARMISINIZ MISRALARIMDA
    DOKUNABiLiRMiSiNiZ GÖZYAŞLARIMA ELLERiNiZLE
    BiLMEZDiM ŞARKILARIN BUKADAR GÜZEL,
    KELiMELERiN iSE KiFAYETSiZ OLDUĞUNU
    BU DERDE DÜŞMEDEN ÖNCE.
    BiR YER VAR BiLiYORUM HERŞEYi SÖYLEMEK MÜMKÜN
    EPEYCE YAKLAŞMIŞIM,
    DUYUYORUM
    AMA
    ANLATAMIYORUM.
    Orhan VELi KANIK

    HAVA KURŞUN GIBI AĞIR
    BAĞIR BAĞIR BAĞIRIYORUM
    KOŞUN KURŞUN ERITMEYE ÇAĞIRIYORUM

    Memleketim
    Memleketim, memleketim, memleketim,
    ne kasketim kaldı senin ora işi
    ne yollarını taşımış ayakkabım,
    son mintanım da sırtımda paralandı çoktan,
    şile bezindendi.
    Sen şimdi yalnız saçımın akında,
    enfarktinda yüreğimin,
    alnımın çizgilerindesin memleketim,
    memleketim,
    memleketim…

    Dört nala gelip Uzak Asya’dan
    Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
    bu memleket, bizim.
    Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
    ve ipek bir halıya benziyen toprak,
    bu cehennem, bu cennet bizim.
    Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
    yok edin insanın insana kulluğunu,
    bu dâvet bizim….

    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine,
    bu hasret bizim…

    vapur
    yürek değil be,
    çarıkmış bu,
    manda gönünden,
    teper ha babam teper,
    paralanmaz,
    teper taşlı yolları,
    bir vapur geçer Varna önünden,
    uy Karadenizin gümüş telleri,
    bir vapur geçer Boğaza doğru,
    Nâzım usulcacık okşar vapuru,
    YANAR ELLERi!
    nazim hikmet

    işte şiirler böyledir adamı dağıtır katı yürekleri içten içe eritir. Daha m. akif ERSOY ya hiç
    değinmeden o ki ağız ucuyla rutin bir şekilde okuduğumuz milli marşımızın şairi değerli insan
    ve şu an aklıma gelmeyen bir çok şair neyse konumuza geri dönersek.
    yazmak işte böyle bir şeydir. bu yazı uzadıkça uzar bakalım daha nereye kadar uzayacak !
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük