başka yerlerde var mı bilmem ama yazları bizim sahilde bin kadar kuruluyor halen. evet yaz tatili başlayıp memur babalar iznine ayrılınca, çiftçi babalar da camdaki karpuzu bozup boşa çıkınca denize çardak kurulur bizim köyde. tam olarak denize 20 bilemedin 30 metre. direk kumun üstü yani.
kurma işlemi bi dert zaten. oğullar çivi çakar, babalar onlara tarif eder, kız kardeşler de elinde çivi kutusu sizi izler. anam nerde kimbilir?
sonra geçen seneden su borusunun yerini göstermek için çakılmış kazık bulunur ve su bağlanır çardağa. bu su işi bizim çardaklar için bir devrim oldu iki sene önce. önceden taa 200 metre gider, tulumbadan su çeker, elimizdeki kovayı döke döke getirirdik. kardeşim zaten kaldıramazdı sinirlenir tek başıma taşırdım.
elektirik mi?
en yakın elektrikle çalışan nesne olan lamba 1 km batımızdaki topkapı palace'nin denizin içine mızrak gibi giren iskelesinde. bir de arabasının aküsünden faydalanan komşumuz var. bizde de babaannemin löküsü.
su, merdiven vs. işi tamamlandıktan sonra çardağın kapısına (kapı falan yok ha dört direk etrafı perde kaplı) bir leğen koyulur ki çardağa girerken ayaklar kovaya batırılsın, çardak kum dolmasın. çardağın tek odası var zaten. bi de karton alacak paranız varsa ufak bi mutfak kısmı. yoksa bir kutu bulup piknik tüpünü içine yerleştirirsiniz. ve nihayet başlarsınız gerçekten yaşamaya!
-baba var mı bişi ya, denize gircem?
+tamam lan sktir git!
başlarsın koşmaya. biyandan koşarsın, biyandan da soyunursun. zaten şort var altında atla direk. direk açılırsın önce bi. sonra da kız kardeşin yanına dönersin kıyıya. bacağından tutup çekersin, düşer. güneşte batmak üzereyse zevkine diyecek yoktur. su yer yer soğumaya başlamıştır. ama biraz daha bekersen fırın gibi olur. annen çağırır en sonunda.
-murattt!! hadi olum yemek hazır.
kumun üstünde ateşte kızarmış soğan, domates, patlıcan, biber vs.den oluşmuş bir akşam yemeğine doğru koşarken kardeşin yine arkada kalır.
löküs ışığında kamufile olmuş kum tağnecikleri ayrı bir tat verir yemeğe. bir yandan da tüpe çay konur. yemek müziğiniz de tüpün rüzgarla çıkardağı sesdir. çaylar demlenedursun babayla tavla oynamaya başlanır.
-baba zar tutma bide ya.
+ne zar tutması lan.
her zamanki gibi yıkılırsın ama kız kardeş sırıtarak sana bakmaktadır.
-abi gel ikimiz oynayalım!
demlik yarıya gelmeden üstüne öyle bi ağırlık çökerki bizim traktör gelse kaldıramaz. sofrabezinin yerini bu sefer de döşşekler alır. tabi en köşede sen yatarsın bu sene de. gece annen çişe kalkınca üstüne basar hep.
sabah uykuna kıyıp da güneş doğmadan kalkarsan buz gibi havayı yutarsın o cehennem gibi antalya yazında. yüzünü yıkamak için denize girer çıkarsın.
genelde komşularınız aynıdır. ve komşunun kızı da bir yaş büyümüş, bir yaş serpimiş, bir yaş güzelleşmiştir. kız kardeşime sarkan ufak kardeşi de bir yaş daha dayak istemektedir.
babanla balığa çıkarsın ikindi vakitler. annen hep dalga geçer tutamayınca. ama balık tutmaya çıkmazsın zaten, balığa çıkarsın sadece. babanla hem de!
çardaktan denize giden 30 metrelik yolda ayağın öle bi yanar ki öğlenleri, denize sokunca "cooossss" diye bir ses çıkacak sanırsın.
ve en güzel yeri de bu çardak hayatının, akşamları komşunun kızıyla sahil boyunca yaptığın yürüyüştür. kız kardeşin ve o it'i saymazsan!