hiç samimi gelmiyorsun şu an bana; elmanın ağacındaki elma kurdu misali önce elmaların içini ardından da ağacın güçlü gövdesini kemirmek tek meselen, yaşama hevan; gücüne güç katıp, ona tapınman.
sorgusuz sualsiz yaşaman belki de beni deli eden, ya da bunun ardına gizlenmen, gizlerinde oyun oynayan çocuk saflığınla.
cepkeninin içinde cepken, içinde tükürük kokan küfürler; ağzının ayarı yok ki, kalbine ondan yansıyanları var sen düşün. samimiyeti arıyorsun da, neden samimi olamıyorsun diye sormak isterim sana tüm densizliğim ve küçümsememle. bildin, aşağılanmak yüceltiyor seni. belki de sen öyle sanıyorsun.
bir şair olmalı savruk tarafı ile ya da bir romancı, en hüzünbaz hilekârlığıyla. hayatta herkesi kandırabileceğinin kolaycılığına kaçınmışsın, farkında mısın bunun? sandığından daha şeffafsın, kaçtıkça ya da aslında saklanmadığını düşündükçe daha da bir çamura bulanan.
zorlama; her kelime, parçalanıp yok olan parçalarını sarıp sarmalamaz iyi eder şifasıyla.
hayatı yuttun sanıyorsun değil mi? derinindeki acı çoklarında yok hem de. ha-ha-ha; bu aymaz delilik, kendi uçurumuna mahkûm eder cinsten üstelik! kelimelerle inşa ettin kurmaca sanatının yaşam pınarını. peki ya, hani senin hayatın? bana sakın hiç-lik deme, hiç ederim seni oracıkta!
sana bugün erdemimi bahşediyorum, ve seni affediyorum. özgür ol, özgür kal bu defalık; kendi inisiyatifinle değil, benim özgür ve olgun irademle.
bağışlandın çocuğum, şimdi tanrına küfürleri yeniden pervasızca savurabilirsin!
ve ben de dahil olmak üzere, hepimizi kandırabilirsin...
--spoiler--
bazen divane gibi aşık olurum, söyliyemem cesaret edemem. bazen öldürebilicek kadar sinirlenirim, susarım kıyamam. bazen öleceğmi hissederim ama veda edemem.
bende yazarım kusarım kağıtlara ne varsa seni seviyorum derim, senden nefret ediyorum ya da hayatımı anlamlı kılan sendin derim sadece yazarım. biraz daha güç gelir ruhuma ve biraz daha rol yapabilirim artık.