bana amerikan filmleri tarzında milyonlarca dolar harcamaya gerek duymadan paha biçilemez fimlerin ortaya çıkabileceğini fazlasıyla hatırlatan bir zeki demirkubuz başyapıtı.
hayatı sormadan sorgulayan, kendisiyle yüzleşmeyi çoktan geride bırakmış, samimi bir ahlaksızlığı samimiyetsiz bir ahlaka tercih eden musa (serdar orçin) ve onun küçük hayatında yer almayı başarmış hayattan ne istediğini bimeyen sinem (zeynep tokuş), musa' nın belki de hayatta tek sevdiği ama neden sevdiğini bilmediği apartman komşusu necati(engin günaydın) ve son olarak hayatın o dayanılmaz 'gerçekle yüzleşme 'çerçevesinde geçen bir film.
albert camus'un 'yabancı' romanından etkienerek seneryolaştırmasına rağmen musa karekterini mükemmel yansıtmayla yeniden inşa etmeyi ve özgünlük kazandırmayı başarmış zeki demirkubuz.
--spoiler--
+benimle evlenmek ister misin?
-benim içim fark etmez. Eğer sen istiyorsan evleniriz.
+peki beni seviyor musun?
-bilmiyorum.
+öyleyse nasıl evleneceksin?
-bunun bi önemi yok, istersen evleniriz.
+evlilik ciddi bir iştir.
-değildir.
+bu teklifi başka bir kadın yapsa kabul eder miydin?
-ederdim herhalde.
+peki sence ben seni seviyor muyum?
-bunu hiç düşünmedim.
+seninle evlenmek istiyorum.
-ne zaman istersen.
--spoiler--
Beyler, boşvermişlikte ve gamsızlıkta Musa gibi olun. *
vurdumduymaz musa'nın dikkat çeken bir karaktere sahip olduğu film.
cezaevi müdürü ile filmin son bölümünde gerçekleşen diyalogda müdürün etkin kullanmadığı beden dili ve kullandığı tonlamasız cümleler ile son derece itici gözükmekle beraber izleyiciyi müdürün konuşmalarının kağıttan okunuyormuş hissine kaptırdığı da bir gerçektir.
"eylemlerin yüzünden yargılanır, onların toplumsal, geleneksel ve ahlaki yankıları yüzünden cezalandırılırsın" temasına sahip, bir zeki demirkubuz başyapıtı.
--spoiler--
hikaye her ne kadar camusnin yabancısından etkilenmiş/uyarlanmış olsa da, demirkubuz hikaye ve özellikle karakter üzerinde çok cüretkar değişiklikler yapmıştır. karakterin hapishane (kitapta olmayan) ziyeret sahnesinde karısından isteği, sinema sahnesindeki tacizleri karakteri bambaşka bir boyuta taşımış, kötü de yapmamıştır.
--spoiler--
bir 3. sayfa hikayesi yazgı. çoğu zaman "cık cık"layarak okuduğumuz, ama bencilce bir içgüdüyle bizimkinden beter hayatları görüp belli belirsiz ferahladığımız bir gazetenin 3. sayfasından gelip geçen bir öykü...içindeyse boşluk var sadece. ola ki sayfayı bir saniyeliğine duraksayarak çevirdiysek hani, neden? diye sorduysak o kısacık anda, "hiç" cevabını çarpıyor suratına yazgı insanın, sadece kocaman bir "hiç"...
--spoiler--
"insan olmanın yükünü benim gibilerin omuzlarında bırakıp gidiyorsunuz" diyor musa. "benim için fark etmez" diyor o, "olur", "sen bilirsin" "bilmem"... insanın bütün ikiyüzlülüğüyle nefes almasına bir anlam yüklemek amacıyla yarattığı vicdan, sevgi gibi kavramları elinin tersiyle itip nedensizliğinin içinden nietzsche'nin "overman" mefhumunu yaratırken düşlediği karakter olarak doğuyor sanki. her bilinmeyene bir yafta yapıştırıp rahatlayarak, kendi tanımlarının ördüğü duvarlar ardına hapsolan ve buna "insaniyet" adını koyan insanoğlunun inandığı değerlerin üzerinden dozerle geçiyor musa, hem de hiç kararsızlık çekmeden, neden? diye sormadan ve hatta insanın zaaflarını yüzüne çarparcasına sormaya ihtiyaç bile duymadan...
düşünme yeteneğine sahip olan tek canlı olduğunu fark eden insan denen varlığın sonsuz bir kibir ve açlıkla hayatta görüp görebildiği ne varsa anlamlandırma, analiz etme ve bir sonuca ulaşma isteğine inat, hayvani güdüleri tarafından yönetilen hayatına yönlendirilen "bu kadar basit mi?" sorusuna hiç tereddütsüz cevap veriyor: evet bu kadar basit...vicdan denen, bir nevi tanrının içimize yerleştirdiği doğal adalet anlayışı olarak adlandırılan kavramın onun için adı sadece "ikiyüzlülük" ve evet o hepimizden daha gerçek...
--spoiler--
Bütün olayları önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlediğine inanılan doğaüstü güç, ezelî takdir, yazı, alın yazısı, hayat, kader, mukadderat, takdiriillahî.*
bu film yabancı'nın bir uyarlaması değil. yabancı kadar içine alıp sürükleyemiyor ve musa, mersault kadar(...)değil. kadar değil yani. her açıdan... ama zaten öyle bir iddiası olduğunu da sanmıyorum duruşunda, bakışında, konuşmasında dahi hiçbir iddia barındırmayan bu hayli harbi adamın. "esinlendim" diyorsa esinlenmiştir. esenlikler olsun diyorum ben de.
"her insan yakınlarının ölümüne biraz sevinir, annesi bile olsa farketmez" dediği anda Musa, bir iğrenti geldi, insandırıcılıktan çıkan bir insanlık geldi gözümün önüne. "hiç gerek yoktu belki de bunların hepsine ha dostum ne dersin" dedim tanrıya içimden, pişman olmadım sonra bunu söylediğime. hiç gerek yoktu belki, hiç.
filme dönersek yeniden oyunculuklar genelde vasatın üzerinde, sadece zeynep'i değiş-tokuş etse isabet olurmuş hiç iyi değil çünkü. bu arada filmin en muazzam detayı ise şuydu fikrimce; benimiçinfarketmezmusa için hayatta tek farkeden şey kahvenin sütlü olmasıydı.o kadar.
-kahven nasıl olsun?
+sütlü...
geri kalan her şey çoktan sikinden ayrılıp kasımpaşanın yolunu tutuyordu.
bir diyalog da musa ile -film adını hatırlayamadım şimdi- zeynep tokuş arasında. kayda değerdi. kaybetmedim.
bayan patronla yiyiş yiyiş sıkıldım, boşanmıyo da şerefsiz: benimle evlenmek ister misin? bay benim için farketmez: benim için farketmez, sen istiyosan evleniriz.
-beni seviyo musun?
+bilmiyorum
-öyleyse neden evleneceksin?
+bunun bir önemi yok!
-evlilik ciddi bir iştir. bu teklifi başka biri yapsa kabul eder miydin?
+ederdim heralde!
-peki sence ben seni seviyor muyum?
+bunu hiç düşünmedim.
-seninle evlenmek istiyorum!
+ne zaman istersen...
Bir albert camus eseri olan yabancı'nın türk sinemasına uyarlanmış hali olsa da, türkiye şartlarında inandırıcı değildir. Ana karakter musa'nın, annesinin ölümünü umursamaması, yüzeysel tanıdığı ve sinemada yiyiştiği iş arkadaşıyla sırf o istiyor diye evlenmesi, sinirleri alınmış gibi her şeye "farketmez" demesi, karısının onu patronuyla aldatmasına tepkisizliği... böyle bir adam türk erkeği profiline tamamen aykırıdır. Lümpen entel heriflerde bile böyle genişlik olacağını sanmıyorum. Yine de farklı konusu, replikleri ve zeki demirkubuz'un hatrına izlenir.
Serdar orçin'in donuk ve ifadesiz tavrı karaktere cuk oturmuş. Engin günaydın'ı çok beğendim, filmdeki en gerçekçi karakterdi diyebilirim. Küfürleri de çok doğal.
Zeynep tanış pek iyi değildi sanki. Yavan bir oyunculuğu vardı. Belki o da karakterin içine giremedi. Savcı rolündeki şehsuvar aktaş harikaydı. Tiyatro bölümünde Doktora yapmış, akademisyen bir oyuncu olarak nasıl oynaması gerektiğini biliyor. Sakin tavrıyla ilgimi çekti. Kısacası özgün ve sıradışı bir film.