nasıl olduğunu bilmediğim hededir. belki de biz hiçbir şeyi gerçekten bilmiyoruz. ne güneşin nereden doğduğundan tam olarak eminiz ne de gerçek aşkın var olup olmadığından. sorun beş kişiye. hangisi size tam tatmin olabileceğiniz bir aşk tanımı yapabilecek? hiç sanmıyorum bir tane bile çıksın. çok iddialı olduğumu düşünebilirsiniz ama hadi durmayın sorun kendinize "gerçek nedir?". biriniz bile beni tatmin edemeyeceksiniz eminim.
hayatımız boyunca belki milyarlarca kere kullandığımız bir kelimenin bile tanımını yapamazken nasıl oluyor da tanımlar hakkında ahkam kesiyoruz şu şöyle bu böyle diye. herkesin gerçeği kendineyse gerçek gerçekten var mı o zaman? gerçek göreceli ise, gerçek ne? asla bilinemeyecek olan mı? ya da bir gün öğreneceğimiz ve asla unutamayacağımız kadar bize koyacak olan şey mi?
abartıyorum elbet. hepimiz biliyoruz ki güneş doğudan doğuyor. peki ya doğu ne? neye göre doğu? doğu her şeyin doğduğu yer mi? bizde doğudan mı doğduk? hiç birinizin aklına böyle saçma sapan sorular gelmedi mi hiç çocukken? daha saçmalarını sorduğumuza eminim. peki şimdi? biz soru sormuyoruz farkında mısınız? artık saçma sorular sormuyoruz. ya da daha az aklımıza geliyor?
soruyorum; "neden?".
sesimizi kesmemiz söylendiğinde kalkıp kabarmak yerine yerimize susup sindik.
soru sormaktan vazgeçtik.
çoğu şeyi sormaya çekindik. araştırmaya üşendik. kendi tanımlarımızı yapmak için çabalayıp durduk hep. hayatı biz sorguladık. gerçeği biz aradık. hiç bir şey bilmesek de biliyormuş gibi yaptık. sonucunda hiçbir şey öğrenemeden bugüne geldik işte.
bu herkes için ortak bir kanı değil elbet biz dediğime kulak asmayın.
yazarlar böyle ortaya çıktı işte. sorularına cevap alamayınca araştırmaya yönelen ve asla pes etmeyen insanlar bir gün başkaları da onların düştüğü duruma düşmeyip her istediklerinde sorularına karşılık bulabilsin diye durmadan okudular. durmadan konuştular. durmadan araştırdılar. en sonunda yazdılar elbet...
yazar doğudan doğuyor...
güneşle beraber yükseliyor. hey! size diyorum! sizin için diyorum...