öncesinde okumayı gerektiren bir ilgi alanı/uğraş. Fakat ülkemizde hiç okumayan, buna karşın sadece yazanların sayısı pek fazla olduğu için piyasaya ''kendin yaz, kendin oku'' mantığı hakim olmuştur.
a)futbol gibi, bir çok şey gibi, doğuştan gelen bir yetenek..
b)çok okumak; özellikle dünya klasiklerini; çünkü bunları yazar soyunun en üstünleri yazmıştır..
c)türk diline hakimiyet; mümkünse, son 500 senelik, bin senelik vokabülerine, deyimlerine, kullanım şekillerine..
d) halkın her sınıfına, her kesimine yakın olmak...
bunlar olursa, gözlem, muhakeme, üslup içiçe gelişir..
Sadece okumanın yetmediği, insanlarla birebir diyaloğun gerektiği, sevilmeyen belki de tamamen size zıt insanların da neler düşünüp nasıl yaşadıkları konusunda yoğun bir empati gerektirir. Aksi halde karakterler yaratamazsınız ve yazdıklarınız salt teorik açıklamalardan ibaret hale gelir ki, makale yazmak veya köşe yazarı olmak ile yazar olmak arasındaki bu farkı hiç bir dramatik yazarlık okulunda dahi öğrenenemezsiniz. çünkü bu teorik olanın dışındaki bir alandır. O nedenle en iyi yazarlar genellikle birbirinden çok farklı kültürlerde bulunmuş olan kişilerden çıkar.
sait faik okumak gerektir. gezmek gerekmektedir. insan tanımak, sohbet etmek, gözlemlemek çok önemlidir elbet. insanı anlatacağınız için, insanı tanımak zorundasınız mutlaka. ama dramatik yazarlık ana sanat dalı da size yazarlıkla ilgili, dışarıda insan tanıyarak öğrenemeyeceğiniz farklı boşlukları dolduracak ve disiplin kazandıracağı için, yabana atılmamalıdır.
beyinde biriken bir sürü cümleler, cümlelerin oluşturduğu paragraflar, paragrafların oluşturduğu sayfalar ve sayfaların oluşturduğu kitap, artık beyni rahatsız ediyor ve sürekli "ille de dışarı çıkacağım o kağıda gireceğim" dediğinde bu eylemi gerçekleştiren kişiye verilen unvan.
ayrıca bir kurgu yazarıysan bu durum daha da tuhaflaşır. aklında beliren olaylar... ahmet'in mehmet'i öldürmesi... general johanson'un kaybedilmek üzere olan savaşı mükemmel bir taktikle ülkesinin lehine çevirmesi...
artık zamanı gelmiştir bu olaylar mutlaka kağıda dökülmelidir. rüyalarına bile girer olmuştur. söz uçar yazı kalır. anlatsan işe yaramaz. mutlaka beyninden taşan kurgular kalemin ucundan yavaşça akıp gitmelidir kağıda ve sonra farkedilmeyi beklemektir...