Gökyüzünde parlayan yıldızlar,
Senin gözlerinde kaybolan parıltılar.
Bir gülüşün, baharın tazeliği,
Kalbimde açan bir çiçek gibisin sevgili.
içindeki deniz, derin ve huzurlu,
Dalgalarında kaybolurum, her anı kutsal.
Sesin rüzgarla dans ederken usulca,
Bütün dünyam senin etrafında döner.
Elini tuttuğum an, zaman durur,
Aşkın ateşiyle içim yanar, hiç sönmez.
Sen yanımda oldukça, her şey güzel,
Hayatın anlamı, sensin sevgili.
Gözlerine baktığımda evreni görürüm,
Sonsuz bir sevda, ebediyen sürdürürüm.
Birlikte yazdığımız bu aşk hikayesi,
Her dizede sen, her nefeste sevgilim,
sen benim her şeyimsin.
Şeker pembesi rüyalarda;
çubukta takılı pamuk şekerin enfes tadında;
çocukluk kaygıları kağıt helvaların son ısırıklarında...
BULUTLAR ÇOCUKKEN,ŞEKER GiBi PEMBE MiYDi ACABA?
Bir lunaparkın tahta atında ya da hiç değilse bir iZBE MAHALLENiN KENAR PARKINDA;
sıra beklenen zincirli salıncağın sevinçli gıcırtısında...
Bayram sıcağıyla dolan ocaklarda;
parlak gözlü mangal yürekli abilerin,delikan damarlarında...
Dar taş sokakta ebelenen,cepteki cam bilyelerle sobelenen,
yırtık pabuçlu kafadarın, dürüst ve muzip dostluğunda...
insan güzel çocukluğunda;"yaşamadım" deme boşuna...
Yaşamıştır ya;unutmak gelir herifin oğlunun işine;
düşer fani olanın peşine;
satar şeker pembesi rüyalarını ve de geçmişini de...
Ne dersin hey akıllım.
Sanma alemin kir pasına kapıldım.
Sade öyle sanmada fikirsiz muradın.
Değmez bu yalana ettiğin, iradın.
Hakk'a harca özünü, dinsin feryat figanın.
Kul olmaz günahsız, kendini ne sandın.
Bir et kemik içinde onmaz BEN varım.
Üfledi BEN'i tene, ayırdı, olmaz hiç kârım.
Alemde yek O'dur BEN'im medarım.
Kimi sorar: Nedir be hey, günah sevabın!
Kim olursun ki; derdi düştü içine akıllım.
Yek olandan geldim, kuru bir Can'da turabım.
Nasıl vereyim yarınımı sana,
Maziye dair hatıratım sende kaybolmuşken,
Zamanın aynasında akseden hüznümle,
Mahzun gönlümde bıraktığın izler silinmezken.
Dünümü alıp götürdün sessiz sedasız,
Her anı hüzünle yoğrulmuş bir hayal şimdi.
Viran olan ümidin köşkünde,
Sensizliğin sahrasında kaybolmuş bir ömür.
Ferhat gibi dağları deldim de nafile,
Kerem misali yandım aşkın ateşinde.
Lakin ne hazan yaprağı kaldı elimde,
Ne de baharın müjdeli sabahları.
Vuslat ümidiyle yanıp tutuşan kalbim,
Şimdi virane, şimdi sessiz bir han misali.
Aşkın harabelerinde saklı kalan,
Gelecek mi, belki de geçmişin bir yansıması.
Ey sevgili, sen ki dünüme sahip çıkmadın,
Yarınlarımı nasıl vereyim sana,
Bu gönül yorgun, bu gönül yaralı,
Bir daha nasıl açılır umut kapıları sana?
Figan eyledim gök kubbeye, lakin nafile,
Maziye dair izlerinle avundum.
Gönül defterinde kalan izler,
Şimdi bir hatıra, bir yadigâr yalnızca.
Zaman aktı geçti, nehirler misali,
Seninle kaybolan dün, bir daha dönmez geri.
Şimdi soruyorum kendime sessizce,
Nasıl vereyim yarınımı sana, nasıl?
Ürkek bir mutluluk hali
Seni istiyorum, cesur bir itiraf
Farkındayım
Titrek kalbim çarpıyor
Dudaklarından çıkacak kelimelere
Kitlenmiş kısık gözlerim
Ha ıslanmış ha ıslanacak
Islatacak kendinden habersiz varolan
yüzümün ince çizgilerini
Küçük derelere dönüşerek
Akıp gidecek arkasında tuzlu anılarla
Belki...
Korkutma beni bekletme beni
Ürkek bir kuş misali
Salıver avuçlarından gökyüzüne beni
Zaten döner bulurum yine seni
Sıcaklığın çekiyor beni
Baktıkça boğuluyorum içinde
Kayboluyorum düzlemlerinde
Çöküyorum dizlerimin üstüne
Hepsi senin için
Mutlu ol istiyorum, tut elimi
Sürükle oradan oraya elimin ucundaki beni
Ben zaten olmuşum deli
Perdelerini çektim, pencerelerini kapadım
Kapılarını kitledim kalbimin
Gönül bu belli olmaz
Uçar kaçar bir kuş gibi
Konar avcı bir kedinin omzuna
Sonra dua et dur
Kırmasın diye kanatlarını kalbinin
Eskiden açıktı kapım, bacam
Derdim kim sızacakmış içeri
ilahi güldürmeyin beni
Zaten benim karnım tok böylelerine
Karnım tok, sırtım pek
Kaşlarım siyah, tenim beyaz
Sevemem kimseyi
Sadece yaratıldı diye, ki
Bu bir başarıysa; ait ailesine
Şimdilerde elimde bir kupa kahve
Bir küçük defter
Yazmak için bir dizi mısra
Şükretmek için yalnızlığa
Düşünüyorum;
Yalnızlığı sev, yalnız bırakandan ötürü
Güzel, ben bunu yazarım bir kenara
Yanına beyaz yıldızlar koyarım
Gecenin karanlığında
Aralayıp perdeleri
Seyre dalarım kapalı pencerelerimin ardında
Islık çalınan bir gecenin şafağında hüzün kokan begonya
Sen misin gelinen noktada son umut
Yüz kızartıcı suçlar işlense de be dünya!
Sen mi büyüksün ben mi küçük?
Sağ sağlim çıktım diyemem amma
inat etmedim, sakın aldanma
Senle yarışmadım dünya, ego yapma!
Sen kazanmadın bunu, bil haddini
Değerin benim elimde, unutma
Değerli bir sandığın içindeki eski püskü çarşaflar
Bulantılar, karartırlar ve daimi çekilen tozlu acılar
Sen gelirsen bunlar kimine göre son bulsa da,
Gidişin değil mi doğuran sancılar?
Hak etmediğin hakkı aramak için yola çıkarsın
Yolda aradığın kadar unutmak için
Umudunu ufaltır da atarsın
Sen sanırsın ki savrulurum ve sonunda
Son durağım olacaksın…
Değerdi veya değmezdi kim bilir bunu fakat
Gelenleri değil gidenleri devrederdi hayat
Sanılan aksinden daha net ve ağızlarda kekremsi bir tat
Zaman geçtikçe geçmiş acılar önümüze çıkar fazla kat.