Nasıl vereyim yarınımı sana,
Maziye dair hatıratım sende kaybolmuşken,
Zamanın aynasında akseden hüznümle,
Mahzun gönlümde bıraktığın izler silinmezken.
Dünümü alıp götürdün sessiz sedasız,
Her anı hüzünle yoğrulmuş bir hayal şimdi.
Viran olan ümidin köşkünde,
Sensizliğin sahrasında kaybolmuş bir ömür.
Ferhat gibi dağları deldim de nafile,
Kerem misali yandım aşkın ateşinde.
Lakin ne hazan yaprağı kaldı elimde,
Ne de baharın müjdeli sabahları.
Vuslat ümidiyle yanıp tutuşan kalbim,
Şimdi virane, şimdi sessiz bir han misali.
Aşkın harabelerinde saklı kalan,
Gelecek mi, belki de geçmişin bir yansıması.
Ey sevgili, sen ki dünüme sahip çıkmadın,
Yarınlarımı nasıl vereyim sana,
Bu gönül yorgun, bu gönül yaralı,
Bir daha nasıl açılır umut kapıları sana?
Figan eyledim gök kubbeye, lakin nafile,
Maziye dair izlerinle avundum.
Gönül defterinde kalan izler,
Şimdi bir hatıra, bir yadigâr yalnızca.
Zaman aktı geçti, nehirler misali,
Seninle kaybolan dün, bir daha dönmez geri.
Şimdi soruyorum kendime sessizce,
Nasıl vereyim yarınımı sana, nasıl?
Kimbilir ne kadar uzaktasın şimdi,
Oysa ben dibimde isterken seni,
Ne tebessümler harcıyorsundur kimbilir boşu boşuna,
Kaç kahkahaya boğuyorsundur hiç bilmeyecek olana kiymetini,
Kimbilir belki çocuklarının babası bile ben gibi sevmeyecek seni,
Her neyse gül guzeli,
Eser belki deli poyraz ve belki yine bulur yeniden...
bunu ona yazmıştım ama artık göndermekten vazgeçtim. belki de hiç hak etmemiştir bilmiyorum. al sözlük bari sen oku:
11 Gezegen
istediğin gibi gerçekçi, bir iddia sahibiyim.
11 gezegen dönerken etrafında güneşin,
Donarken belki sessizce gece
Oraya yollanan uzay maymunu ben olmalıyım.
Nefessiz yazmalıyım belki de aralıksız yazmalıyım.
11 gezegen dönerken, ikisi benim etrafımda
Başım eşlik eder onlara
Keşfedilmemiş olanların sayısı ne kadar umrumda?
Hiç mi değil, biraz umrumda.
Neil deGrasse Tyson’ın ne kadar umrundaysa Plüton?
11 gezegen dönerken
ikisi dönerken ve başımı döndürürken…
Ne tür bir teleskoba ihtiyacım var keşfetmek için? Söylemelisin.
Sen konuşsan ben her türlü dinlerim.
Oraya ulaşmalıyım atmosferini yanmadan aşıp.
iki gezegen, tek atmosfer.
En canlı yaşam kaynağı orada olmalı
Yanılamam bu sefer.
Bu iddiam sağlam mı cevap ver.
iki homolog gezegen, bana vahşi doğalarını göster.
Ya da beni istediğim şeyden koru.
11 tanesi dönerken
9 tanesi dururken, iki tanesi benimleyken;
Dünya umurumda değil Kuiper kuşağının berisinde.
içim yanıyor ya yörüngemdelerse
Güneş tutulur ya hani bilirsin.
Biliyorum. Yoksa bu başka bir sistem mi?
Bu düşünce ne kadar rahatsız edici?
Hala estetik mi? Hala etik mi?
Beynimi plazma haline getirmen adil mi?
Biliyorum, 11 gezegen dönerken senin olanları
istiyorum.
Bildiğim en büyük yer çekimi ivmesi,
Hesaplayamayacağım kadar kuvvet uyguluyor bana
içim yanıyor ya karşımdalarsa
Dönüyorlar ya etrafımda hani,
Kalbim de bir yıldız bu durumda füzyon yerine kan pompalayan.
Ya da basit bir turta yenmeyi bekleyen.
Eğer biterse yakıtı, soğur ve köz olur.
O ikisi. 11 gezegen dönerken parçalanır birisi.
Okyanusları var mı? Yağmurlar yağar mı?
Keşfetmeme izin ver.
Keşfetmeme izin ver.
Uyandığım yer olsun o gezegenler.
Ya da beni istediğim şeyden koru.
Pınarlarında ne kadar kaynak var?
Sorun değil eğer seçmekse zoru
11 gezegen dönerken, ben ikisinde gezerken…
Duyuyorum 9 taneler diyen.
Öyle yazıyor nereye baksam bu güneş sistemi için
Kafayı yemişler, siz hepiniz tekim ben.
Üçünde yaşam var benim için
Üç harfli bir kelimeydi üç demişken başından beri unuttuğum,
Neydi beni yeni tanımlara iten?
Gezegen,
Gözegen?
Göz? Göz.
Evet en çiftinden, en güzelinden.
11 Gezegen var benim için. ikisi senin gözlerin.
Gökyüzünde parlayan yıldızlar,
Senin gözlerinde kaybolan parıltılar.
Bir gülüşün, baharın tazeliği,
Kalbimde açan bir çiçek gibisin sevgili.
içindeki deniz, derin ve huzurlu,
Dalgalarında kaybolurum, her anı kutsal.
Sesin rüzgarla dans ederken usulca,
Bütün dünyam senin etrafında döner.
Elini tuttuğum an, zaman durur,
Aşkın ateşiyle içim yanar, hiç sönmez.
Sen yanımda oldukça, her şey güzel,
Hayatın anlamı, sensin sevgili.
Gözlerine baktığımda evreni görürüm,
Sonsuz bir sevda, ebediyen sürdürürüm.
Birlikte yazdığımız bu aşk hikayesi,
Her dizede sen, her nefeste sevgilim,
sen benim her şeyimsin.
tek lambalı sokaklarda yürürken hemde 1 küçük rakıyla bütünleşmişken düşüncelerim hep senden oluşuyor,
sadece senden oluşuyor,
ne yürüdüğüm yol düşündürüyor ne de gecenin soğukluğu üşendiriyor,
hiç bıkmadan yürüyorum, aşk; yürüdüğüm sokaklarda seni görebileceğimi düşündürüyor.
Daha önce bir şiirde kimya, fizik, biyoloji ve coğrafya bilgilerini bir arada hiç görmediğimden ve bu derslerden de nefret ettiğimden şiirin kısa süreliğine bir kalp çarpıntısı yapmadı değil. *
tanıyorum seni yüreğimin ortasına
konan ince belli bir yalnızlıksın sen
sessizliğinden tanıdım seni
yokluğundan tanıdım seni
gece, gündüz sevmemden tanıdım
gidipte dönmemenden tuttum seni
çocukluğundan öptüm sonra
şimdi sevgilim şuralarda bir yerlerde bir özlem
oluyorsun bir sen varsın bir ben varım
senin en çok evvela gözlerin var
benim geldikçe aklıma gülüşlerin
en çok ağlamalarım var
Bazen öyle bi geliyorsun ki olmayan aklıma,
Bazen öyle bir giriyosun ki sol yanıma,
iki kelime saplanıyor dudaklarıma,
Defalarca söylüyorum aynada suratıma,
Ama söyleyemiyorum çıkıp karşına,
Vee Hele şükür söylüyorum yüreğimdeki sana,
S.kt.r git, s.kt.r git, s.kt.r git.
En telaşeli, hoyrat zamanlarında
Dingin bir yolcu olabilmekti marifet
Hayaller, biçare uğradıkça hüsrana
Harbe çıkar düşünceler biter metanet
Tanıştırır zaman kalbini hicranlarla
Alıştırır gözyaşlarını dökemeden yakmaya
En unutulmazları saklamaya, gülüşlerin ardına
Kirpiklerin titrerken tebessümüne beğeni almaya
Amansız kor alevlerde hissederken yüreğini,
Öğrenirsin kabullenmeleri, göz ardı edilmeleri
Dostunun acımasızlığını, aşkının anlamsızlığını
Can bildiklerinin riyakarlığını hissettiğinde
Kanar, iyi niyetlerinin açtığı ihanet yaraların
Tanınmaz gülüşlerine gizlenir içindeki çocuk
Velhasıl kelam acımasızca öğretir hayat
Duvarların önünde, hislerin gizlerinde
Budandıkça güçlenen ağaç gibi yürümeyi
Usul usul öldüren sigarada sustuklarını çürütmeyi.