Kâlbin ışıksız olduğu her gündüz gece,
Gözyaşımın düştüğü her toprak hüzün çiçekleri.
Dilime ulaştıramadığım boynu bükük her hece,
Yankılatır tüm gece, hıçkırık sesleri.
Bir nehir akar nazlıca, kirpiklerimin kıyısında,
Bir rüzgâr okşar penceremi belki, bu sonbaharda,
Ve soğuk odamın sessizliğinin tam ortasında,
Gözyaşımın düştüğü her toprak hüzün çiçekleri.
Tavan arasında çınlayan, sessizliğin şarkısıdır.
Omuzlarından dökülenler sadece papatyalar.
Kış geceleri, bütün dünyaya bu mesajı haykırır,
Gökyüzünü süsleyen minik minik lambalar.
Duvarlara ışıldayan her güz sabahında,
Boyunlarını büken çiçekler uyandığında,
En güzel tablolar olurlar, seni gören aynalar.
arkadaşlar tamam bu seferlik denediniz bir daha olmasın şaka şaka şimdi ben de bir tane deneyeceğim.
uzun bir yoldan geldim kentine,
leylekler eşlik etti gökyüzünde
umudum doğan güneşte.
dağılıp giden bulutlar var yine,
artık gitme vakti geldi diyor biri
ğ harfi bozdu tüm işi ya.
aynalı belalar sarmış başımı, adımlarım tükendi
anılarda kaldı bir şiir ve şarkının sevişmesi
yıldızlarım uyanıyor uykusundan, gözlerim küçülüyor
gökyüzünün ortasında duruyor duvar gibi bir yalnızlık
doğmamış günlerde yaşayacağım artık
takvimlere işlenmemiş bir tarihin insanı gibi
denizin geliyor aklıma, ürküyorum
denizinin ortasında çırılçıplak bir gül yatıyor
kollarıma çöküyor ölü doğmuş bir sevda
saatler bozuluyor, uykular kaçıyor sonbaharın sesine
rengi atmış cumartesi gecelerinin,
görüyorsun
penceremde uyuyor solmuş bir gardenya