Bugün bir okulun yanından geçerken bir olay dikkatimi çekti. Okulun bahçesinde 6-7 çocuk futbol oynuyorlardı ve aralarından bir kişinin tekerlekli sandalyede olduğunu fark ettim. Kenarda oynayan arkadaşlarını izliyordu. O çocuğu görünce çok kötü hissettim. Şu yürümek bile bizim için nimetken biz hiçbir şeyin değerini bilemiyoruz. Umarım sağlığına kavuşursun çocuk.
Gecekondusunda yalnız yaşayan kimsesiz gariban bir kadının belindeki fıtık patlamış, ağrı çekiyormuş, bacağını sürüyerek zar zor yürüyor.
Kömür kovası taşıyamadığı için kış boyu elektrik sobası ve azıcık ısıtan katalitikle ısınmaya çalışmış, elektrik sobası da tabi fazla yakamıyor çok elektrik yaktığı için. Anneme
"Ben soğukta üşütüp ağır grip geçirdim, içtiğim ilacın bitki çayının haddi hesabı yok. Doktor belinden ameliyat şart dedi, kimim kimsem yok kim bakacak bir tas yemek getirenim yok." Demiş.
Çaresizliğe tanık olmak, kesinlikle ölüme tanık olmaktan daha fazla iç burkan şey şu hayatta.
Hiç uyumadım.
Mesaimden 2 saat önce işyerime varıp fazladan iş yaptım, özveri ve heves ile.
Patronum geldi, özenerek giydiğim (ki iş çıkışı arkadaşımın doğum günü partisine gidicem) kıyafetimden tutup birkaç şeye daha laf etti.
Yarın arkadaşımın mevlütü var. 23 yaşındaydı onu kaybettiğimizde, hayat gerçekten acımasız.
kockoca evde kedimle ben kaldım herkes istanbul'a gitti. valla özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi bir de hep giden ben olurdum o yüzden hiç annemleri anlamıyormuşum gerçekten kalanlar için daha zormuş her şey. özledim dönün de ben gideyim artık...
basiretsizligim.zaman doldu hadi gidelim diyorum.bir sey de kal diyor. hava sogudu yerler buz hali sermem gerek ve serecek halimin olmamasi.
cunku hepsini kisin bir daha hic gelmeyecegini dusunerek o anki sinirle atmistim.