ne kadar kaçsak da, uçsuz bucaksız yerlere saklansak da bizi yine bulacak olan ölümdür. peşimizi bırakmayacaktır. her lokmamızda her adımımızda bize bizden daha yakın olan bu şey, bir gün bizim sonumuz olacaktır. biz ise bunu bile bile ama her nasıl oluyorsa aklımıza getirmeden yaşar gideriz. kim bilir, ecel şerbetinden ne zaman? kaç yaşında içeriz. böyle konuları da hep kısa keseriz değil mi? içimizde bir şeyler rahatsız olur. içimizde bir boşluktur ölüm. belki dolacak, belki asla dolmayacak.
insanlar için bir nimet. ruhun bedenle ilişkisinin bitmesi. ahiret hayatına yeni bir yaşam için geçiş. ve mutlaka ölüm anını hepimiz yaşayacağız, bizden önceki milyonlarca insanın yaşadığı gibi..
Ölüm, hayatın geridönüşüm kutusudur.Daha basit bir ifadeyle anlatırsak: Sen doğum ve büyüme aşamasında başka canlılara ait aminoasitleri, glikozları, vitaminleri ödünç alarak gelişimini tamamlamıştın ve bir gün sen Ölünce seni oluşturan yapıtaşlarına, minerallerine ayrılırsın ve başka bir canlının yapım aşamalarında görev alırsın, bu böyle sürüp gider.