yırtıklı pırtıklı ama çok sevdiğim ince tişörtüm. ama artık atıldı ve insanlardan nefret etmemi sağladı. üstümdeyken "bir daha giyme" diyen beden işçisinin de ta amk. akraba bir de. amk karısı, ben stres atmaya geliyorum, keyfimi sikip atıyosunuz. o elini kırmak vardı da, kızın yenilerde öldü, mezarından yeni geldin, üzülme, vicdan azabı çekmeyeyim diye ve babamın bir şey yapmamam için gözlerimin içine bakmasından ötürü ellemedim. en sevdiğim tişörtümdü lan o benim...
kitaplarım üniversite ders notlarım kpss kitaplarım (olurda 90 üstü alamazda yine bize kadro verilmezde atanamazsak diye 2018 e ders çalışmak için saklanacak) fotoğraflar.
küçükken tuttuğum günlüklerim. sabah kalktım kahvaltımı yaptım... her günün bir diğeriyle aynı olduğu günler tek bir sayfası geri kalanını anlatmaya yeter ama kıyamıyorum ki.
çok şey vardır. bileklik, saat, kitap, poster, anısı olsun diye saklanan sinema bileti, kurutulmuş ama sahibine ulaşamamış bir gül... vs. gibi şeyler olabilir.
Aralarında en saçma olanı su şişesidir. iki yıl önce sevdiğim çocuk su içmişti o şişeden. O günden beri hatıra kutumda durur. Artık o çocuğu sevmiyorum ama kıyamıyorum atmaya hatırası var işte.
Diş tellerim vardı damaklı olanlardan. Üç tane kullanmıştım, üçü de duruyor hala.