küçük yaşlarda türlü hurafelerle veya bizzat yaşanılan deneyimler sonucu kazanılan korkuların yıllar geçmesine rağmen yenilememesi durumudur.
örneğin;
gece mezarlığın yanından geçerken içimizin ürpermesi ve tırsmamız gibi şeyler.
aile bireylerinden birini ya da sevilen birini kaybetme korkusu.
düdüklü tencerenin surata patlama ihtimali.
kaynar su, kızgın yağ veya kezzap gibi maddelerle haşlanma ihtimali.
burnumun kırılma ihtimali.
Kimsede yazmamış, kara böcektir efendim. Çocukken evimden uzak bir yerde senelerce yatılı kalmamdan kelli, birçok kötü anıya sahibimdir bu böceklerle ilgili. Ammada kafiyeli oldu yav heheh ..Bazı geceler yatakhaneye geç inerdim. indiğimde ışıklar çoktan sönmüş olurdu ve ben o ışıkları açamazdım. Sıkıysa aç. Açta gör, başına geleni.. Sağa sola çarpa çarpa yatağımı bulup, örtüsünü kaldırdığımda, bembeyaz çarşafın üstünde minik siyah bilardo topları gibi dağılırdı bunlar. Çığlık atsan atılmaz, ucunda dayak var. Çaresiz, gitmelerini beklerdim. Yatağa girdiğimde bin bir soru gelirdi aklıma. Gittiler de nereye gittiler acaba? Yatağın yanındalar mı, yastığın başındalar mı, nerede bu ipneler? Efenim kulağımı mulağımı güzelce sarar öyle uyuyuverirdim bende. Ama havalar biraz ısındığında hiç çekilmezdi doğrusu. Eşek kadar oldum ama bu korkuyu yenemedim.