Annesini akşam 8'de cam kenarında bekleyen çocuktum ben. Anaokuluna başladım annem dükkan açtı. Babam emekli olup dükkanda çalışmaya başladı ve ben okuldan eve geldiğimde evde genelde babamı bulurdum. Annem tarafından hiç karşılanmadım. Hep annemi karşılayan oldum. Bu yüzden sanırım babamla aram akranlarıma göre çok daha iyidir ve galiba yine bu yüzden hiç bir zaman saf narin kız çocuğu olmadım, erkek çocuğu gibi de olamadım.
ben hep salıncakta tek başına sallanan kız oldum. ablam, abim, kardeşim yoktu. mahalle arkadaşım neredeyse hiç olmadı. çünkü mahallem 50 yaş üzeri emekli teyze ve amcalarla kaplıydı. arkadaşlarım yerine teyzelerim vardı. 8 yaşında annemin müşterisine 'selanik örgü'yü öğretmiştim kadın şoka girmişti. her gelişinde anneme 'ben senin kızında öğrendim selaniği' diye anlatırdı.
herkesin 'büyümüş de küçülmüş' dediği bir çocuktum ben. bu yüzden hiç genç hissedemedim kendimi. hala hissetmem, yaş günlerimi kutlamam. ruhum 55, kimliğim 20 yaşayıp gidiyorum.
Bir an önce büyümek falan istemezdim.
Annemler kavga ettiğinde odaya kapanıp boşanırlarsa hangisinde kalsam acaba diye düşünürdüm. Ama ironik bi biçimde boşanan onlar olmadı.
Abimden çoğu Zaman nefret ederdim. Çünkü benim payım olan çikolatalı gofreti de alır yerdi. Şimdiyse Can'ımı istese sebebini sormam bile.
Hep çalışkan bi çocuktum. Ödevlerini cuma akşamı yapanlardan. Ama biri çalıştıklarımı dinlemezse hiçbir şeyi aklımda tutamazdım. Hala da öyle sayılırım.
Bir kız çocuğum olsun adını da "yaz" koyayım isterdim. Büyüdüm, Oğlum oldu.
Ailem hep üzerime titrerdi. Arkadaşlarım alt sokakta oynarken ben onları camdan izlerdi. Çünkü Oray'a kadar gitmeme izin yoktu. Hiç de isyan etmedim. Hep anladım onları. Bak bu çok ilginç.
Şu an biraz mutsuzum. Ve sanırım bu entryi de o günleri özlediğim için yazmış olabilirim.
Arkadaşlarla sitenin içinden yoldaki arabalara kar topu atardık bide bunu 6 kişi yapiyorduk akşam saati çıktık dışarıya bide iş bölümü yapardik 2 kişi kar toplar 4 kişide dönüşümlü olarak kar topu atardık neyse ben kendime özel büyük bir kar topu yaptim bi kargo aracına fırlattım şansa bala adamın tam ön camını tutturdum bildiğin patladı bomba gibi sesi geldi adam adam tepki vermesi arabayı durdurup el frenini çekip kapıyı açması 2 saniye pezevengin evladııı!! Diye bağırması 5 saniye sürdü 6 kişi biraz daha kar topu attık ardından adam delirmeye başladı bağırıyor küfrediyor kaçmaya başladı bizimkiler sonra bizde koşmaya başladık güvenlik geldi 2 kişiyi yakaladı oda artık alakası kArkadaşlarla sitenin içinden yoldaki arabalara kar topu atardık bide bunu 6 kişi yapiyorduk akşam saati çıktık dışarıya bide iş bölümü yapardik 2 kişi kar toplar 4 kişide dönüşümlü olarak kar topu atardık neyse ben kendime özel büyük bir kar topu yaptim bi kargo aracına fırlattım şansa bala adamın tam ön camını tutturdum bildiğin patladı bomba gibi sesi geldi adam adam tepki verdi arabayı durdurup el frenini çekip kapıyı açması 2 saniye pezevengin evladııı!! Diye bağırması 5 saniye sürdü 6 kişi biraz daha kar topu attık ardından adam delirmeye başladı bağırıyor küfrediyor kaçmaya başladı bizimkiler sonra bizde koşmaya başladık güvenlik geldi 2 kişiyi yakaladı oda artık alakası olmayan arkadaşı söyledi bense eve geldim yemeği yedim uyudum saat 00:00 gibiydi heraldeayan arkadaşı söyledi bense eve geldim yemeği yedim uyudum saat 00:00 gibiydi heralde.
Yaramaz bir çocuktum.Bir dönem erkek fatma gibi takıldım bir dönem ise günde 5 kıyafet değiştiren annesinin topuklu ayakkabılarını giyen bir çocuk.Bahçemizde bir salıncak vardı günümün yarısı orada sallanıp şarkı söylemekle geçiyordu.Ve artık sussun şu kız diye şikayet ediyorlardı anneme.
Çok arkadaşlarım yoktu. Mahallede ki yaşlı teyzelerin yanına giderdim hergün çiçeklerini sulardım.gece babam eve gelmeden uyumazdım gelince bana gazete okur öyle uyurdum.birde hergün babama bu adam benim babam şarkısını söylerdim geldiğinde.yemek yiyeceğim zaman kıyafetlerimi çıkarır pijamalarımı giyer bitince tekrardan değiştirirdim.mahallenin köşesinde ki bakkalda büyüdüm her öğle saatinde Muhsin amca geçerdi harçlık verirdi Barış Manço ya benzerdi ilk defa televizyon da barış manço yu gördüğümde o zannedip bir solukta evine gitmiştim.bir dua ezberleyince gider bütün komşulara okurdum. Annem babam evden çıkınca dönmezlerse diye gelinceye kadar beklerdim.
Cino ile çocukluk anısı olan çocukluklardır. Ulan siyah beyaz televizyonda küçük ev izlemişliğim var. Renkli televizyona geçtik Dallas izledik. Herkesin suratı kıpkırmızıydı aq. Köle isauralarla falan geçti çocukluğumuz. Entrikanın, dramın, kötü kalpli insanların hayatlarıyla büyüdük.
Biraz iyi biraz kötü. Kendime zerre kadar güvenim yoktu. Çok arkadaşım da yoktu. Ders çalışıyordum ben de. Okul zamanı kitap okuyordum. Abimle oynuyordum. Öyle.
Kırıp dokup durmuşum. Kırılmayan bir cisim olunca tornavidayla babama kırdırırmışım psikopat mıyım lan ben oyuncaklarımın çoğu kırılmış 1-2 tane var onları da bizimkiler saklamış herhalde.Daha sonra da kendim içlerini açıp incelemişim bana çok şey kattı bu merak ama o buzdolabı kapağını hiç unutamamam 1. Sınıfa giderken buzdolabının kapağını sökmüştüm kimse anlamasın diye de eski halinde koyup kaçmıştım tabi annem açınca şok. hala var böyle huylarım geçen gun bozuk eski duvar saati buldum açtım belki bi şey çıkar diye ama bildiğim şeyler pek hoşuma gitmedi kırdım bende üşendim toplamaya.
ilk ''hayat her zaman mı bu kadar zor, yoksa sadece çocukken mi'' dediğimde annemle babam ayrılmış ( ben onları mutlu sanarken), ailenin tüm erkekleri siyASi(!) nedenlerden içeriye alınmıştı. baban ne iş yapar? sorusuna cevap vermekten kaçtığım, maddi/manevi zorluklar yaşadığım bir çocukluğum var.
ağlamaktan korktuğum için yazmadığım, konuşmadığım onlarca şey var. neyse...
Bilmem kac farkli sehirde, okulda gecmis boluk porcuk anilarla dolu yillar.
Donup baktikca her seyin daha da silindigini fark ediyorum ve daha iyi anliyorum ki hayat hizli akiyor, yaslaniyorum.
yıllarca ordan oraya geçen bir çocukluktur. hiç kimsenin tanınmadığı yerlerde sokaktan geçen çocuklar işaret edilip anne şu çocuğu çağırda oyun oynayalım. bile denmiştir. tek başına geçen çocukluktur, anne babaya benim niye kardeşim yok? diye yakarılandır, zira etrafımızda kardeşi olan çocuklar kardeşlerine dokundurtmazlardı bile. sıkıntıdan anaokuluna erken başlamaktır. zamanın asker abileriyle eğlenmektir. sık okul değiştirmektir. atari alındığında sevinçten kudurmaktır. babayla sık sık gezmektir, basket maçına gitmektir. anne ve babanın genç olmasıdır. sobalı evlerde yaşamaktır, kışın su borularının buz tutmasıdır. kimlikte akdenizli olup karasal iklimlerde geçen bir çocukluktan sonra soğuğu sevmektir. doğduğu yerin ve doyduğu yerin kilometrelerce uzakta olmasıdır. bayramda yada yaz tatillerinde hep otobüs yolculuğu yapmaktır. uzun sonra gelen kardeş ile birlikte hayatın değişmesidir, artık abla olup örnek olmaktır. zamanın 22 ekiminde karlı bir günde doğmuş olmaktır. mahallenin çocuklarıyla bisiklet yarışı yapmaktır, anneler gününde anneye papatya toplamaktır. elinde solucanlarla oynarken hayatın bu kadar kötü olduğunu farkedememektir. çocukluk geçmiş zamandır, özlenendir.
öldürdüğüm ve tekrar canlanmasını arzuladığım duygularım. Fakat imkansız olandır çünkü insan hayata dahil olayım derken içindeki bütün çocukluk duygularını öldürür. Sonrada kahrolası büyüklük gelir. Endişeli ve karamsar tatsız tutsuz bişeydir kendileri. Özletir çocukluğunu ve bir daha geri gelmeyeceğini düşünmenin verdiği acıdır en kötü olanda.