öcüler.. küçükken kafama yorganı çekip uyurdum.. onlar beni görmesin diye değil ama ..ben onları görmeyeyim diye öyle cinstim.. sonra beni boğabileceklerini düşündüm ve bu huyumdan vazgeçtim..
Gece mutfağa girdiğimde kapının arkasında elinde koca bir hançerle beni beklediğini düşündüğüm korkunç varlık.
Şimdi bile tüylerimi diken diken ediyor düşüncesi.
Kakamdan korkardım.klozette görünce kıçıma yapışan tuvalet kağıdıyla kaçardım.ama şimdi korkumla yüzleştim evet.aldım bohumu karşıma oturttum.aslında o kadar korkunç değil sadece kötü kokuyor.
Kasırga, şimşek ve gök gürültüsü.
O zamanlar çocuktum ve iki katli ahşap evimiz vardı. Şiddetli rüzgarda evin camları, kapıları kendiliğinden açılır. Evin çatısı uçacak sanırdım. Gök gürültüsünde ev çatır çatır sallanır, yıkılacak gibi olurdu.
Kasırga ve gök gürültüsünü duymamak, her çaktığında şimşekleri görmemek için yorganın altına saklanırdım.
anaokulundayken gitme vakti geldiğinde aileler gelirdi çocukları almaya. her zaman erken gelen veliler, her zaman geç gelen veliler bir de ne idüğü belirsiz veliler vardı. benimki hep ne idüğü belirsiz veliydi. en yakın arkadaşım hep en erken giderdi. o gidince korkmaya başlardım, dünyada bir ben kalmışım gibi. annemin hiç gelmeyeceğini düşünmeye bile başlardım.
annem hastaydı, epilepsi hastası, halen kurtulmuş değil.
her bayıldığında öldü sanırdım, çocukluk işte.
hatırladıkça gözlerim dolar.
insan zamanla alışıyor.. çok şükür artık bayılmıyor ilaçlar sayesinde,
ama bu hastalığıyla pek çok şeyde soğuk kanlı olmayı, soğuk kalmayı öğrendim.
ve annenin kıymetini.