bundan yaklaşık 23 sene önceydi. istanbul'da bir gece vakti yatağımda uyuyordum. lise öğrencisiyim o dönem. bir tane kol saatim vardı casio. hem analog hem dijital. üst taraf analog alt tarafta dijital göstergeleri olan. ve bu saatin her iki göstergesinin ayarlanması için sağ tarafında gömülü tuşu vardı. bu tuşa özellikle basmadığınız sürece basılmazdı.
işte bu şekilde başladı mevzu. bir gece sanırım haziran ortası ya da temmuz başı olmalı. gece 3 gibi uyandım. kol saatime baktım saat 14:00 pm şeklinde gösteriyordu ve analog kısmı da öğlen 2'yi gösteriyordu. oysa gecenin 3'üydü. uyku sersemiyim sanırım diye kalktım mutfağa gittim. su içtim. sonra tuvalete girdim. tekrar yatağıma döndüm. tek derdim uyumaktı. ve saate baktım 14:00'ı gösteriyordu. hem analog hem dijital. bu mekanik olarak imkansız.
kişiye rastlantısal bakımdan olağandan farklı veya o anda ihtiyaç olunana rastlama olasılığının çok düşük olması sebebiyle bazı olaylar paranormal gelebilir ama bu olaylar doğa yasalarına aykırı gerçekleşmez. benim başımdan çok geçti ama anlatmamak en iyisidir bu tür olayları.
33 yasindaydim 20lik dislerim cikmis oldugu halde agriyip yanagimi delmeye calisiyorlardi ve cok sigara iciyordum hic keyfim yoktu.
omuzum da agriyordu acaba disler omuzuma dogru mu gidiyordu.
üniversitede öğrenciyim, o zamanlar babam bana haftalık harçlık 50 TL gönderir, onla idare eder, cuma akşamları da trenle istanbul'a dönerdim. ama tabi her öğrenci gibi, istanbul'a geldiğimde tam sıfıra sıfır, cebimde kuruş olmazdı. babam da kızardı lan harçlık veriyoruz her hafta 50 lira, illa hepsini bitirmek zorunda mısın at kenara 5-10 lira diye. ama yine de hep sıfıra sıfır gelirdim eve.
bir hafta bütün okul hayatımda ilk defa 15 TL arttırdım, istasyonda doğu ekspresini bekliyorum. bir yaşlı karı koca da kol kola girmişler, raylarda yerlerde bir şeyler arıyorlar, yaşlı amca dövünüyor filan. ama istasyon binasının uzağında yani, ışık tam aydınlatmıyor yaşlı çiftin gezindiği yerleri. etrafıma baktım, yaşlı çifti farkeden benden başkası var mı diye. yani belli, bir şey düşürmüşler, arıyorlar. dayanamadım aq, gittim "hayırdır amca, ne arıyorsunuz?" diye sordum. adam "evladım bugün emeklilik mayışımı aldım, trenle istanbul'a gidecez, aha bu iç cebimdeydi para, herhalde raylardan geçerken düşürdük, onu arıyoruz ama vallahi yok" dedi ama adamın gözler dolu, dokunsan ağlayacak. yanında koluna girmiş olan yaşlı teyze çoktan salmış gözyaşlarını, başörtüsü ile ağzını kapatmış ama burun çekişlerini duyuyorum. "nereye gidecektiniz?" diye sordum. yaşlı adam "istanbul'a gidecektik bizim oğlanın yanına da, bileti nasıl alem, paralar getti." dedi titreyen bir sesle. bir yandan da hala yerlere bakıyor.
o anda içimde bir savaş başladı, meleki taraf, "lan, adam yolda kalmış, ver cebindeki o arttırdığın 15 lirayı, adam en azından bilet alabilsin." diyor, şeytani taraf da "lan istanbul çocuğusun yeme bu numaraları, adam senden para koparmak için ayak yapıyor, bırak ne hali varsa görsün" diyor. adamın haline bakıyorum, yani hiç dilenciye, dolandırıcıya filan benzemiyor. hakeza, teyze de bildiğin köylü teyze. istanbul olsa sahtekarlık beklersin ama anadolu'nun küçük bir ilindeyim aq, bu kadar prodüksiyonu nasıl yapsınlar diye düşünüyorum. sonra şeytani tarafım galip geldi, "amca gidin güvenliğe sorun yardımcı olurlar belki" deyip savdım başımdan ihtiyar çifti. zaten benden bir beklentileri var mıydı yok muydu emin olamadım. elimi cebime atıp bir on bir de beş liradan müteşekkil o biricik arttırdığım parama dokundum.
neyse tren geldi, boş bir yer bulup çöreklendim. camdan baktım, yaşlı çift hala raylarda arama çalışmalarına devam ediyorlar. meleki tarafım "lan olum yardım edecektin bu yaşlı amca ve teyzeye... vurdumduymaz, vicdansız it" derken, şeytani taraf da beni savunuyordu: "ya salla herkesin enayisi biz miyiz? kırk yılın başı bi 15 lira arttırmışız onu da bunlara mı verelim?"
o zamanlar ümraniye'de oturuyorum. haydarpaşa tren istasyonu'nda inip, oradan ümraniye'ye giden minibüslere binip, eve yakın bir yerde iniyordum. ama bu minibüsler de saat 01:00'e kadar çalışıyor, doğu ekspres de 00:00 sularında tam haydarpaşa'ya varıyor, yani vaktinde, rahat rahat evime gidebiliyorum. o gün bu a.ına koduğumun treni, kocaeli-istanbul arası, dağbaşı bir yerde arıza yaptı. kapkaranlık bir yerde koskoca tren, tüm yolcular s.k gibi kaldık bekliyoruz. kondüktör dolanıyor, "yedek lokomotif yolda, gelene kadar trenden ayrılmayın" filan diye anons yapıyor. benim gözüm de saatte aq.
neyse keseyim traşı, trenin tekrar yola çıkması 2 saate yakın sürdü. hatta bir de söğütlüçeşme'de arıza yaptı. yarım saat kadar da orada bekledik. ben saat 03:00 sularında indim Haydarpaşa'da. kadıköy rıhtım'da in cin top oynuyor. minibüsler yok, otobüsler yok. aha dedim işte şimdi ya.aklara geldik. yapacak bir şey yok, istasyona geri döndüm orada istasyon taksi durağına gittim. "ümraniye'ye gideceğim" dedim. cepte 15 lira var. aparmanın kapısına kadar giderim, param yetmezse evden ister öyle veririm diye düşündüm, başka çare yok. bindim, abi bak yalanım varsa s.ksinler, tam apartmanın kapıda durduk taksimetrede yazan tutar: 15 TL. vay anasını dedim, o arttırdığım, kıyıp da yolda kalmışlardan esirgediğim 15 liramı taksici dayıya verdim. yine sıfıra sıfır gelmiş oldum eve.
meleki yanım: "yaa bak, ibret al, yolda kalmışa yardım etmedin ama o 15 lira yine de çıktı senden" diye bana öğüt verir havalar yapıyordu ki, şeytani yan araya girdi: "lan salak salak konuşma, o 15 lirayı ihtiyarlara verseydi taksiye ne verecekti g.t mü verecekti?" dedi. ben de "susun lan tartışmayın i.neler, her halükarda para gitti." dedim. sonra anahtarla eve girdim, kimseyi uyandırmadan odama gidip yattım.
6 yaşındayken izmirde bir parkta oynuyordum, annemle abim götürmüştü beni neyse. Parkta oynarken kıyafeti şekli şemali, tipi tıpatıp ben olan birini görmüştüm. Kendimin aynısı görünmüştü yani. Bakışları donuktu sadece ve kötüydü benden tek farkı buydu. Ağlayarak kaçmıştım parktan.
Sonra ordan konyaya geçmiştik bir kaç defa ağlayarak bu olayı anlatmaya çalıştım gittiğim misafir yerlerinde de ama kimse bana inanmadı. Hala daha anlatıyorum kimse inanmıyor.
Zemheri ayıydı o zamanlar lise öğrencisiydim ortalık kış kıyamet diz boyu kar yağmış bende eve doğru gidiyorum. O esnada eskiden kahvehane olarak kullanılan ama kimseler gelmez olunca harabe haline gelmiş bir barakanın önünde oturan hiç tanımadığım birini gördüm. Gençliğin verdiği cesaretle yanına yaklaşıp gece yarısı burda ne işi olduğunu sordum o da bir yolcu olduğunu geceye kaldığını mecburen burda sabahlayacagini söyledi. Bende böyle şey olmayacağını benimle eve gelmesini söyledim (ev dediğim çardak yani bildiğiniz ev değil). Kabul etti eve gittik babam rahmetli biraz kızdı ama karnını doyurup yatak hazırladık. Sabah oldu babam üstündeki elbisenin ince olduğunu kar dursa bile havanın soğuk olduğunu söyleyip kendi paltosunu verdi. Adam kızarak vereceksen adam gibi bir şey vereydin ya diyip çıkıp gitti. Kapıdan çıkarken babam ve ben arkasından yetişelim istedik. Dışarı çıktığımızda ortalıkta kimse yoktu saniyeler içinde açık bir alanda adam yok olmuştu üstelik dışarda onca kar olmasına rağmen yerde ayak izi bile yoktu hepimiz şok olmuştuk. Sonra bir büyüğümüze durumu anlattık. Bize onun hızır olduğunu ve haneye bir rızık bırakmaya geldiğini fakat babamın davranışı nedeniyle çok azını bırakarak kaybolduğunu söyledi.
Benim de gördüğüm rüya bir kaç defa gerçek oldu. Ama bunları paranormalden saymıyorum. O değil geçenlerde bir rüya gördüm. O gerçek olursa işte, bittim demektir.
Rüyamda üç harfli gördüm. Şeklini şemalini hatırlamıyorum ama cin olduğunun bilincindeyim rüyada. Endişeyle ayetel kürsi okumaya çalışıyorum ama bir türlü tamamını okuyamıyorum, sanki bir şey beni baskılıyor, okumamı engellemeye çalışıyordu. Sonra aklıma besmele çekmek geldi. Sonra da rüya bitti rahatladım. Karabasan bastı zaar.
99 depreminden iki hafta önce bir rüya gördüm. çok yüksek bir duvarda raf gibi duran yüzlerce teneşir ve üzerlerinde cesetler vardı. kimi yeni kıyafetli, kimisinin üzerinde daha yeni ölmüş yeni kefenli, kimisi de eski ölü üzerideki kefen yırtık pırtık sararmış çamurlu, kirli.
yıllarca paranormal gördüm bu rüyayı. daha sonra çözmüştüm. deprem olmadan önce trafik kazası geçirip ayağımı kırdım. muhtemelen bilinçaltım ölüm korkusunu rüyada dışavurdu. yine de ilginç bir rüyaydı.
Normalde çok fazla rüya gören bir insanım, rüya ile gerçeği çok net ayırt edebiliyorum. 10 yaşındayken bir kabus görmüştüm, öyle böyle bir kabus değildi sanki zira anneeeeee diye avaz ım çıktığı kadar bağırdım. Ne gelen var ne giden 2-3 dk boyunca yaklaşık 10 kez tekrarladım bunu yerimdende kalkamıyorum tabi o sıra. Annemde gelmiyor. Ne olduysa yorgun düşmüş olsam gerek tekrar yatağa uzandım sonrasını hatırlamıyorum. Sabah uyandığımda anneme bu olayı söyledim yaşım küçük tabi neden gelmedin falan diye azarlıyorum. Ancak dediğine göre hiç bir ses duymamış - normalde en ufak çıtırtıda uyanır uykusu çok hafif- hatta beni o zaman rüya gördüğüme inandırmaya çalışmıştı. Ancak ben yıllardır bu olayı unutamıyorum bu başlığı görüncede siz değerli sikiklerle paylaşmak istedim.
Kardeşimle aynı odayı paylaşıyorum. Her gece odaya geç gelir gürültü yapar uyumamı engellerdi. Bir gece tıkırtı sesi duydum ve kardeşimin ses çıkardığını düşündüm ne yapıyorsun yat oraya diyerek aniden uyandım ve kardeşimin uyuduğunu gördüm tam o anda kapıdan dışarıya bir ışık süzülmüştü.
Hemen hepsi uyku ve uyanıklık arasında, alkollüyken, travma psikolojisinde, ilaç etkisinde, gaz kaçağından etkilenmiş biçimdeyken beynin oynadığı oyunlardır.