Kimseyi ilgilendirmeyecek olandır.
En özelimi, en derin yaramı, en zayıf noktamı, en büyük korku ve zaafımı burda paylaşacak değilim..
Aşk meşk değil; harbi meselelerdir bunlar.
O insanda derin yaralar açmış yıllar geçmesine rağmen hala etkisini gösteren, izler bırakmış ve asla unutamayacağı karelerdir onlar.
herkesin en gizli özelidir.
bir bayram sabahı büyük biraderimle ortalığı turlarken karşıdan bizle aynı yaşlarda bir çocuk geldi. üstü başı fena, arkasında araba, kağıt topluyor. abim "bayram lan bugün bayram.." dedi kendi kendine, küfretti. "s.k.ym böyle memleketi de hayatı da"
insan üstünden başından utanır mı? o gün utandım ben.
Babamla ettiğim şiddetli kavganın sonunda evi terkettim ve aradığımda dedim ki hakkını helal et baba sen ne bok yersen benim hakkım sana helal dedi koyverdim gözyaşlarımı.
babamın beni ve annemi ben 13 yaşımdayken alışveriş merkezinin ortasında dövmesi. arkada gülüşen insanlar hala gözümün önünde. şimdi 24 yaşımdayım ve şimdi olsa önce babamı döver sonra arkada gülüşenlerin anasını sikerdim. neyse
babamın ölüm anına tanık olmamdır. yakamdan tutup kendine çekişi, beni kurtar oğlum diyişi ve hala uykularımı bölen gözlerinde gördüğüm o korku anı... dağ gibi adamın kollarıma yığılışını seyretmem...
lisede futbol turnuvasındayız. rakibimiz tam bir kasap team'di. önümüze geleni tekmeleriz mottosuna sahip bu psikopatlara karşı ne yapacağımız bilmiyorduk. halı sahanın kenarındaki tellere topla gitmek yürek istiyordu. çünkü bizim takımdan kim giderse gitsin tost olup geri dönüyordu. hepimiz harap bir şekilde maça devam ederken top bana doğru yuvarlanıyodu. top yuvarlanırken, bana 10 15 metre uzaklıktan gelen bir de ayı vardı. ayıyı görmüştüm. topa yetişecekti nerdeyse ayı. top bana ulaştığında onun da bana ulaşmasına 1 metre kalmıştı. tek düşüncem topu kenara çekip, çalımımı atıp atak başlatmaktı. ama öyle olmadı... topu kenara çekmemle 'pattt' sesini duymam arasında 1 saniye geçmedi. 'patt' sesi ayağıma geçirilen tekmenin sesiydi. kemiğimin etkiye tepki olarak verdiği sesti. gerisini hatırlamıyorum. tek hatırladığım 1 hafta yürüyememiştim.
sana laflar hazırladım ayı ama burası yeri değil...
Babam annemi bosadiydi evi terkediyodu cikti odadan soyle bi bakti bana sarildi agladi. ilk defa agladigini gormustum. Canim kizim dedi. Yuzume bakti geri cekilip sonra bidaha sarildi koklayarak. Ve gitti. Ve birdaha hic oyle sarilmadi.
Kardeşimde bende şehir dışında okuyorduk ve ailem ikimizede para göndermek zorundaydı.o yıl mahsül para etmemişti.borç çoktu.sırf bizi okutabilmek için kalkıp antalya kumlucaya seralarda çalışmaya gittiler.bilenler bilir oraya çalışmaya gidenler tek gözlü bi barakada yaşarlar aylarca. Ramazan bayramında yanlarına gittik bayram kutlamaya. Onları, çalışma ortamlarını ve kaldıkları yeri görünce içime öküz oturdu sanki.işte o an ayaklarım yere bastı ve 10 yaş büyüdüm ben. Amaçlarım, hayallerim, beklentilerim tümden değişti.
anneannemin evinden bizim eve getirildiğim ve evin girişinde yerlerde bile oturan örtülü teyzelerin ben gelince bana acır gözlerle baktığı an. annemin yanına doğru yürüdüm, babam nerede diye sordum.
Ulan yeter! Cidden yeter! Bakın böyle sikimsonik başlıklar açıyorsunuz millete o kareleri hatırlatıp yaralarına tuz basıyorsunuz.
Yeter!
Şuraya bakın! Adamlar acı çekiyor lan, can çekişiyorlar!
Mutlu mu oluyorsunuz bu şekilde?
insanları can evinden vuruyorsunuz..
Nasıl insanlarsınız lan siz?
türkiyenin en yoğun hastanesinin acilinde çalışan biri olarak gördüğüm her son nefes bir acıklı hayatın son bulmasıydı tek bir fark var sadece bir gün o sonu bizde yaşayacak olmamız
bir keresinde tam bir hafta bubam bize muz alamamıştı... hala hatırladıkça elimi yumruk yapıp ağzıma sokar ve banyoda sırtımı duvara yaslayıp aşağı doğru kaykılarak ağlarım....
durakta yanıma bir çift oturdu. benim de mutlu bir günüm olduğu için gülümsedim ve muhabbet etmek istedim. kız türkçe ve ingilizce bilmiyor, erkek ingilizce biliyordu. bu çift suriye'de savaştan kaçıp kıbrıs'a gelmiş. oğlan eczacılık okuyor kızsa sadece evde oturuyordu bütün gün. birbirlerini bulmuşlar buldukları gibi de evlenmişler. hayat hikayesini anlatmasını istedim o kadar güler yüzlülerdi ki hemen başladılar anlatmaya. ikisinin ailesi de dağılmış, kimse birbirinin yanında değil. oğlan biraz hüzünlü biraz da huzurlu bir şekilde anlatmaya devam ederken benim salaklığıma geldi arkadaşlarınla görüşebiliyor musun diye bir soru sordum. aileyi kaybetmişken arkadaş sorulur mu? oğlan bir duraksadı, şaşırdı ama sonra hiç sormamışım gibi anlatmaya devam etti, çok utandım. hayatta bu kadar çok şey kaybetmelerine , gidecek bir memleketi, oturup ailece yemek yiyemeyecek bir sofraları olmalarına rağmen ikisi birbirine o kadar güzel yetmişti ki. oğlan ilk önce hayat hikayesini, sonra da ister istemez savaşı, neler olduğunu ve hepsinin gerçek oldugunu anlatırken ben gözyaşlarımı tutamadım, içten içe ben ne yapardım diye düşünmekten kendimi alamadım. oğlan daha fazla konuşmadı, sadece gülümsedi ve "ağlama, şükret" dedi. sonra karısı gözyaslarımı sildi. bu sefer eşine gülümsedi ve eşini öptü. kız hemen utanıverdi yere baktı. otobüsleri gelince hemen ikisi de zıpladı ayağa kalktı. öyle olunca bende ayağa kalktım, kıza sarıldım ben sarılınca o da sarıldı sonra hemen kendini çekti gülümsedi. o kadar saftı ki, tüm benliğiyle hiç konuşmamama rağmen bunu anladım. bazen durup o gün üzerine düşünüp çıkarımlar yaparım ve o gün bu çıkarımlar bana farklı bir bakış açısı kazandırdı.
içimi çıkartan başlık.
arkadaş neler var şu hayatta ya. yazıyı okuyorsun allah korusun diyorsun, alttakine bakıyorsun daha çok korusuna dönüyorsun. dibin sonu yok ki işte. biz de zannediyoruz bizimki dert.
ne deyim? valla hepinizi tek tek bağrıma basasım geldi.
görüp göreceğiniz bu olsun.
Seni güzelce gelinlikle evden çıkaracak kadar omur versin allah bana dedi ve gülümsedi. boş boş gülümsüyordu yanağını sıktım tepki vermedi. gozlerinide kapatmiyordu artık.hani gözüm açık gider dedikleri olay var ya. ben onun şahidi oldum..