1966 da üniversite ikinci sınıftayken, tek başıma 2.5 ay otostopla avrupayı dolaşmış, danimarka'daki gençlik kampında okul boyamış, fransa'dakinde kilise tamiratında çalışmış, hamburg'da bizim işçilerin yatakhanesinde misafir edilmiş, yugoslav şöförle kızarmış kurbağa bacağı ve tatlı şarap içmiş, avusturya katcberg dağında soğuktan titreyeek araba beklerken karşı otelden elinde tepsi ile gelen kızın ikram ettiği konyağı içerek ısınmış, almanya'dan fransaya tek araba alabilen bir nehir salı ile geçmiş, gece benzinceye serdiğim uyku tulumundaki uykumdan sabah köpeklerin suratımı yalamasıyla uyanmış, paris'de fransız arkadaşımın düğününe katılmış, almanya heilbron'da camdan çizme içine konan ve elden ele dolaşan birayı son bitiren olma yarışında zil zurna sarhoş olmuş,........vb. yurda dönüşte o zamanlar akşamüstü çıkan ve 15 kuruşa satılan "son" gazetesine bu anılarımı satıp, aldığım parayla kendime, o zamanların en havalı mağazası olan "galeri edip"den takım elbise, gömlek, kravat, çorap, kemer, mendil, ayakkabı ile tam bir kıyafet düzmüştüm.
Henüz 16 yaşımda lise öğrencisiyken tek başıma Sırbistan'a gitmiştim.
Liseye başlarken kimlik yenilemesi için peder beyden muvafakatname almıştım. Yaşım tutmadığı için nüfus müdürlüğünde işlem yapmıştım bununla.
işte o muvafakatname süresizmiş galiba. Gidip onunla pasaportta çıkarmıştım kendime.
Benden başka kimsenin haberi yoktu pasaporttan.
Neyse Ev ahalisine de arkadaşlar da kalıcam deyip evden çıkmıştım. Peder beyin karttan uçak biletini tek yön almıştım.
Dönüşü de biriktirdiğim paraya Sırbistan'da aldım.
O zamanlar euro 1.8 falan tabi.
Evet, Çat pat yes no ile uçağa atlayıp belgrad'a vardım.
Hayatımdaki ilk uçak deneyimi oldu bu.
Belgrad'da sadece iki gün kaldım.
Tam olarak 48 saatten bile azdı. Ama çok farklı bir deneyim oldu benim için.
Tek başıma hiç tanımadığım insanlarla bir odada uyudum. Ve kimseyle de konuşmadım.
Sadece yemek alırken falan işaret diliyle anlaştım.
Böyle saçma sapan gizli bir çılgınlık yapmıştım.
Ama iyi de oldu. Yaşım ilerledikçe tek başına seyahat ruhuma işledi.
Kendini tanıyorsun, kendinle yüzleşiyorsun.
Hiç bilmediğin özelliklerini keşfediyorsun.
üniversite birinci sınıf yazında caddebostanda katıdığım bir partiden sabahın 4 ünde levent'e eve dönerken, arabalı vapurdan kabataş'da indiğimde, yanımda hiç para olmadığını fark ettim.
tabanvaya kuvvet, 5 saatte kabataş'dan levent'e eve vardığımı hatırlıyorum.
Çok çok rahat olan öğretmenlik mesleğinden istifa etmek ve ölmeye çeyrek kala akademik kariyer peşinde koşmak. Aslında bu çılgınlık değil delilik. Ahahahaaa
ilkokulda okulun lavabosuna çıkmak.
ilkokulda 5 tl yırtmak.
bizim mahallede sokağın karşısındaki apartmanda cüce bir adam vardı. akşamları kızıyla tavla oynarlardı, zar sesleri bize kadar gelirdi. annem yine tavla oynadıkları bir gece balkonda sigara içerken ben de yanındaydım. balkon demirlerinin önüne gidip "cüce mehmet" diye bağırmıştım. adam duyup buraya bakmıştı, annem de beni zorla içeri sokmuştu.
9 yaşındayım, inönü mahallesinden Florya’ya kadar bisikletle gittim, florya’da Trene kaçak bindim Sirkeci’ye gittim. Doğubank’tan atari aldım. Bir de home alone ile THe flinstones kaseti aldım. Flinstones çakma çıktı içinde 999999 in 1 standart kaset vardı. Üstüne etiket vurmuşlar. Eve gelince farkettim. Tabi çocuğum şimdiki aklım olsa orda denetirdim kaseti.
Ertesi hafta tekrar gittim. Ama nasıl kurulmuşum, piç nerden belli benden aldığın dedi. Dükkandan kapıya kadar çıktım dışarı bi ıslık çaldım istersen değişme dedim. Adam iki tane daha kaset verdi gönderdi ya la beni. Sirkeci kim ben kim lan, Sefaköy’de oturuyorum ben, taksi tutsan bir aylık memur maaşı yazar amk!
Gece Mum ışığında banyo yapmıştım. Aslında elektrikler kesilmemişti ama ben fantezi yapmak istedim.
Mum ışığında mastürbasyon da bir farklı oluyor gerçekten.
iş bitince de üfleyerek mumu söndürmüştüm. Sonra karanlıkta dizlerimin üstünde emekleyerek çıktım banyodan.
Zifiri Karanlıkta ayağım kaymasın yürürken demiştim.
Böyle bir çılgınlık işte. swh.