yalniz hissettigimde arkadaslarimin oldugu bir grup var oraya girip sohbet muhabbet ediyorum, en azindan unutmami sagliyor ve kafami dagitiyor. gelmek isteyene link atabilirim
Her zaman hissediyorum. Zaten ben kendimi bildim bileli hep yalnız oldum. Neden bilmiyorum. Bazıları bir anne, bir baba, bir kardeşten oluşan ailelerde, iyi bir şehirde, evde doğar. Herkes onunla ilgilenir. Bunu hak etmek için ne yapılır bilmiyorum. Bazıları da benim gibi türkiyenin en doğusunda, bir köyde, zaten bilmem kaç çocuklu ailenin öylesine bir üyesi olarak doğar. Zaten baştan beri değerin, anlamın yoktur. 29 yaşındayım. Bak 25 mayısta 30 olacak. Hala şu hayatta kimse için bir şey ifade etmiyorum ben. Mutsuz bir çocukluktu. Mutluluğumu büyük şehirlerde bulacağımı sanmıştım. Bir sürü insan var, onca insanın içinde nasıl yanlız olayım diye düşünmüştüm. Şehrin ışıkları, apartmanlar, kalabalık harikaydı benim için. O yüzden geldim ta buralarda. 18 yaşında ankara'ya ilk geldiğimde evet dedim. Her şey bitti. Artık yalnız değilim. Artık mutsuz da olmayacağım. Hayal ettiğim her şeye kavuştum. Okul, ev, iş, hatta her ne kadar ayrılsak da bir eşe de sahip oldum. Ama hiç mutlu olmadım. Sanki mutsuzluk benim ruhuma işlemiş. Onlarca insanın olduğu mekanlarda dolaşıyorum ama hala yalnızım. Allahtan utanıyorum. Bana verdiklerine sahip olmak isteyen çok insan var. En basitinden kuzenlerim. Hayatıma imreniyorlar. Ankara'ya hayranlar. Ben ise bu şehirde daha çok yalnızlaştım. Bunu nasıl başardım? 5 milyon insan var bu şehirde. Aklım almıyor.
Sabah kalkıyorum, işe gidiyorum, eve geliyorum. Sonra uyuyorum. Başka hiçbir şey yapmıyorum. Canım hiçbir şey istemiyor çünkü. Mutlu etmiyor kimse beni. Çocukken de etmezdi.
Bir bilinmezin içindeyim sanki. Ne için yaşadığımı bilmiyorum. Yarını görmem için bir sebebim yok gibi. iyice suskunlaştım artık. Telefonları açmaz oldum. Annemi bile düşünmez oldum.
Sigaralarımı tek başıma içiyorum artık.
Yalnız hissettiğim değil, hissetmediğim zaman var mı? Ne söylesem boşa.
"eve gelince kapı zili çalmak yerine mecburen kapıyı anahtar ile açtığım anlar."
"her zamankinden farksız olarak uyandığım sabah hıçkırıklarının gittiği anlar."
"banyoda elinizi yüzünüzü yıkarken kutudaki tek diş fırçasını gördüğüm anlar."
"belki de başkası çeker diye çekmediğim sifonun aklıma geldiği anlar."
"hiç kimse tarafından aranmadığımın farkına vardığım anlar."
"komik olacak ama telefonda bildirimler kısmında gözüken mesajın birinde olduğunu sanmanız ile bakınca operatörden veya bankalardan geldiğini fark ettiğiniz anlar."
müzik dinleyemiyorum bu hastalığa müzik iyi gelmiyor, ailem uzakta, sevdiğim kadın beni sevmiyor ve asla sevmeyecek. işte hal böyleyken yaşamak acı çekmektir.
Gece yatağa yatıp kulaklığını takarsın. Uzun bir gün geçirmişsindir ve bir gün daha onunla tek kelime etmeden geçmiştir. Eskileri hatırlatacak bir müzik açarsın, son zamanlarda telefonunun tek işlevi budur çünkü ne arayan vardır ne de mesaj atan... Müziğini dinlersin ve düşünürsün dipsiz yalnızlığını.